İçindekiler
Avrupa Birliği, kimilerine göre büyük bir medeniyet projesi, kimilerine göre emperyalist batının bir sömürge aracı ya da kimilerine göre dünya egemen güçleri tarafından Amerika Birleşik Devletleri’nin orantısız gücünü dengeleme amacıyla kurulmuş bir birlik… İşte Avrupa Birliği dendiği zaman akla ilk gelen olgu ve kavramlardan bazıları bunlardır. Dünya siyasi tarihine baktığımızda, Avrupa kıtası ülkelerinin sürekli çatışma ve savaşlarla birbirini yıprattığını görürüz. Bu savaş ve çatışmalar II. Dünya Savaşı ile zirveye çıkmıştır. Büyük savaştan ağır kayıplarla çıkan Avrupa ülkeleri benzer savaşların en azından kendi aralarında bir daha yaşanmaması adına stratejik hedefleri olacak olan bir birlik etrafında toplanma fikrini benimsemişlerdir. Savaştan sonra Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyet Rusya’nın iki kutuplu dünyayı oluşturan iki süper güç olarak belirmesi de Avrupa Ülkelerini tarafsız üçüncü bir güç olarak dünya siyasetinde ileri atılma konusunda cesaretlendirmiştir.
Tam da bu noktada belirtmek isteriz ki; kişisel gelişim ve kariyer yönetimi açısından dünya siyasetini bilmek ve dünyadaki jeopolitik gelişmeleri takip etmek önemlidir. Bu bağlamda özellikle Brexit ile İngiltere’nin birlikten ayrılmasından sonra Avrupa Birliği (AB) ve birliğin geleceği konusu çok önemli hale gelmiştir. Dünya gündemini yakından ilgilendiren son dönemin önemli gelişmeleri; Rusya-Ukrayna Savaşı, İsrail-Gazze savaşı ve siyasi, ekonomik ve askeri diğer önemli gelişmeler Almanya ve Fransa’nın merkezinde olduğu AB projesinin geleceğini çok daha önemli hale getirmektedir. İşte tam da bu noktada bu yazımızda AB dosyasını açıyoruz 🙂

Avrupa Birliği Nedir Kısaca AB
Aşağıda tarihini ve gelişim sürecini kısaca anlatacağımız Avrupa Birliği (AB), temelde kıta Avrupası ülkeleri arasındaki siyasi, ekonomik ve sosyal ilişkileri düzenleyen, üye ülkelerin bir bütün siyasi güç olarak hareket etmesini sağlayan siyasi ve ekonomik bir örgüttür. Daha önceki adı Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) olan ve o dönemde daha çok ekonomik birlik kısmına odaklanan AB, 1993 yılında aynı zamanda siyasi bir birliğe dönüşerek Avrupa Birliği adını almıştır. Son genişlemelerden sonra 2024 yılı itibarıyla 27 üyesi olan örgüt dünya ekonomisinin en büyük güçlerinden biridir.
Öte yandan AB aynı zamanda demografik bir güçtür. Yaklaşık 500 milyon kişiden oluşan nüfusu ile birlikte Almanya ve Fransa’nın önderliğinde dünya siyasetine yön vermeye çalışmaktadır. Bu doğrultuda Avrupa Birliği Rusya-Ukrayna savaşından İsrail-Hamas savaşına, Balkanlar ve Ortadoğu’daki gerginlik ve çatışmalardan bütün dünya genelindeki siyasi gelişmelere kadar karar verici ve gelişmelere yön verici bir güç olmaya devam etmektedir.
Avrupa Birliği Tarihi

Her ne kadar daha sonraları ekonomik ve siyasi bir birlik haline dönüşmüş olsa da Avrupa Birliği ilk kurulduğu 1951 yılında Demir-Çelik birliğidir ya da topluluğu olarak tasarlanmıştır. 1951 yılında hayatta olmayan biriyseniz şu an demir ile çelik ibaresini okuduğunuzda ne alaka diye düşünebilirsiniz tabi. 🙂 Bununla birlikte dönemin şartlarını göz önüne alırsak 1950’li yıllarda savaş ve ağır sanayinin en önemli ham maddelerinin demir ve çelik olduğunu aklımıza getirmemiz gerekir. İşte Avrupa’da bu önemli ham maddeler kaynaklı yeni çatışma risklerini ortadan kaldırmak için Fransa ve Almanya’nın en önemli kurucularından ikisi olduğu Avrupa Kömür ve Çelik Birliğinin meydana gelmesi o dönem için çok önemlidir. Bu bağlamda bakarsak esasen AB kurucu üye ülkeler Fransa ve Almanya ile birlikte İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg’dur.
Avrupa Kömür Çelik Topluğu 1957 yılında ekonomik ve siyasi bütüncül bir birliğe dönüşerek önce Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) sonrasında da nihai olarak 1992 yılında Avrupa Birliği halini almıştır. Birliğin nihai haline gelmesinde Maastricht Kriterleri ya da Antlaşması olarak bilinen çerçeve sözleşmenin önemi büyüktür. Bu anlaşma ile AB üyesi olmak için gerekli kriterler ve asgari şartlar belirlenmiştir. Bu noktada belirtmek gerekir ki; Avrupa Topluluğunun daha ziyade siyasi bir birlik olan Avrupa Birliği’ne dönüşmesinde 1990’lı yıllarda yaşanan bir dizi gelişme önemli olmuştur. O dönemde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılması sonrası Doğu ve Batı Almanya Cumhuriyetlerinin birleşmesi ve Almanya’da siyasi birliğin sağlanmış olması AB açısından çok önemli bir gelişme olmuştur. Demir Perde ülkelerinin teker teker demokrasiye geçmesiyle birlikte Amerika Birleşik Devletleri’nin tek süper güç olarak kalması da Avrupa Birliği’nin bir dengeleyici güç unsuru olarak ortaya çıkmasında önemli olmuştur.
AB Üye Ülkeler | Türkiye AB Üyesi mi?
Daha önce AB kurucu üye ülkelerinin Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg olduğunu ifade etmiştik. 1992 yılında Avrupa Birliği adını alan Avrupa Ekonomik Topluluğu, ilk genişlemesini 1973 yılında İngiltere, İrlanda ve Danimarka’yı içine alarak gerçekleştirmiştir. 1981 yılında Yunanistan’ın AB’ye katılmasıyla ikinci genişlemesini yapan AB en büyük genişlemesini 2004 yılında 10 ülkeyi içine alarak gerçekleştirmiştir. Dikkat edecek olursak AB son genişlemelerini Baltık ülkeleri dediğimiz Kuzey ülkelerini de içine alarak gerçekleştirmiştir. Bu bağlamda Rusya ve Rus Lider Putin’in kendi sınırlarına doğru genişleyen AB yönetimine de tepkisi olmuştur. Rusya Ukrayna Savaşı’nı ve Ukrayna’nın AB üyeliği talebini bir de bu açıdan okumak önemlidir.

Siyasi bir birlik olmanın yanı sıra ekonomik bir güç olarak da güçlenmek isteyen Avrupa Birliği, bu amacını gerçekleştirmek üzere ortak para birimi olan Euro’yu 1 Ocak 2002 tarihinde piyasaya sürmüştür. 1998 yılında faaliyete geçen Avrupa Merkez Bankası da AB ülkelerinin ortak merkez bankası olarak AB üyelerinin para politikasını yürütmekten sorumludur. Teme amacı Euro’nun değerini korumak ve Avrupa’da fiyat istikrarını sağlamaktır. Zamanla sayısı önce 28’i ve Brexit sonrasında İngiltere’nin AB’den ayrılmasıyla 27’yi bulan AB ülkelerinin ekonomik olarak homojen yapıda olmaması ve farklı yapısal sorunlarının bulunması Avrupa Merkez Bankası’nın görevini de zorlaştırmaktadır. Bu durum 2009’da Euro bölgesinde başlayan Avrupa Borç Krizinde kendisini iyice göstermiştir.
Bu bağlamda 2024 yılı itibarıyla 27 Avrupa Birliği üye ülkesi listesi şu şekildedir;
Almanya | Estonya | İspanya | Litvanya | Romanya |
Avusturya | Finlandiya | İsveç | Lüksemburg | Slovakya |
Belçika | Fransa | İtalya | Macaristan | Slovenya |
Bulgaristan | Hırvatistan | Kıbrıs | Malta | Yunanistan |
Çekya | Hollanda | Letonya | Polonya | |
Danimarka | İrlanda | İspanya | Portekiz |
Türkiye AB üyesi mi?

Türkiye’nin AB üyeliği serüveni yaklaşık 65 yıllık bir geçmişte sahiptir. O dönemki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu olan birliğe Türkiye, 1959 yılında üye olmak amacıyla başvurmuştur. O yıldan bugüne geldiğimizde 2024 yılı itibarıyla Türkiye Avrupa Birliği üyesi değildir. Aday ülke statüsünü 11 Aralık 1999 yılındaki Helsinki Zirvesinde kazanmıştır. Bununla birlikte AB, Türkiye’nin tam üyelikten ziyade özel statülü ya da kısmi üyeliği hakkında zaman içinde açıklamalarda bulunmuştur. AB üyesi ülkelerin halkları arasında da zaman zaman yapılan anketlerde üye ülkelerinin toplumlarının büyük bir çoğunlukla Türkiye’nin üyeliğine karşı çıktıkları görünmüştür. Ayrıca Türkiye’nin hukuk ve demokrasi alanında da AB standartlarına ulaşmasının çok uzun zaman alacağı AB liderleri tarafından sık sık açıklanmaktadır. Bu noktada belirtmek gerekir ki en azından kısa vadede Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği mümkün görünmemektedir.
Aslında Türkiye, coğrafi olarak büyük bir kısmı Asya kıtasında yer alan bir ülke olarak, hedefini AB standartlarını her alanda yakalamak olarak belirlemelidir. AB standartlarında hukuk, demokrasi, eğitim, sağlık ve yargı sistemine sahip olan Türkiye’nin, o noktadan sonra Avrupa Birliği üyesi olup olmaması sadece siyasi bir tercih olacaktır. Ülke politikacılarının temel hedefi ister batı ister doğu olsun, gelişmiş ülkeler standartlarını yakalama hedefiyle kendi milletinin refahını ve yaşam kalitesini bu seviyelere çıkarmak olmalıdır.
Avrupa Birliği Organları

Birçok ülkeden oluşan AB gibi hem kalabalık hem de coğrafi olarak yaygın bir birliğin doğru ve etkin yönetilmesi için kurumlar ve organlara ihtiyacı vardır. Bu bağlamda Avrupa Birliği ekonomiden yargıya ve sosyal hayattan siyasi otoritelere kadar çok sayıda üst ve alt organ ve kuruma sahiptir. Bu kurumlardan en önemlileri üyeleri doğrudan AB vatandaşları tarafından beş yılda bir seçilen Avrupa Parlamentosu, birliğin yürütme organı olarak faaliyet gösteren Avrupa Komisyonu ile Euro bölgesinin fiyat istikrarından sorumlu olan Avrupa Merkez Bankasıdır.
Her devlet ya da çok uluslu kurumda olduğu gibi AB için de kurumlar, organlar ve kurallar hayati öneme sahiptir. Gelişmiş ülkelerin kalkınma nedenlerine baktığımızda özellikle demokratik ve hukukla ilgili kurumlar başta olmak üzere kurum ve organlarının doğru ve adaletli çalıştığını görmekteyiz. AB kurumu kendi sitesi için tıklayınız.
Bu bağlamda Avrupa Birliği temel organ ve kurumları şu şekilde listeleyebiliriz:
- Avrupa Parlamentosu
- Avrupa Birliği Konseyi
- Avrupa Komisyonu
- Avrupa Birliği Adalet Divanı
- Avrupa Merkez Bankası
- Avrupa Sayıştayı
Brexit Ne demektir?
Kelimenin açılımı Britain ile Exit kelimelerinin birleşiminden oluşmaktadır. Britanya yani Birleşik Krallığın exit yani çıkmak kelimesi ile birleşiminden İngiltere’nin Avrupa Birliği ’nden çıkması simgelenmiştir. Yukarıda da belirtiğimiz gibi İngiltere 1973 yılında dönemin Avrupa Ekonomik Topluluğu’na üye olmuştur. Gelişen süreç içerisinde ülke içinde Avrupa Birliği’ne yapılan katkı ödemeleri ve AB’nin ticaret politikalarının İngiltere’ye zarar verdiğini iddia eden ayrılık yanlılarının sayısı artmıştır. Onlara göre ülkenin dış ticareti AB’den ayrılıp Dünya Ticaret Organizasyonunun belirlediği standart uluslararası ticaret kurallarına göre yönetilirse İngiltere daha karlı çıkacaktır.

Yıllar bu şekilde geçmiş ve tarih 2016 yılını gösterdiğinde İngiltere, AB yanlısı Başbakan David Cameron önderliğinde Brexit referandumunu gerçekleştirdi. Sonuç ise hem Avrupa hem de bütün dünya kamuoyu için şok edici bir nitelikteydi. İngiliz halkının yaklaşık yüzde 52’si ayrılık, yüzde 48’i ise Avrupa Birliği içinde kalma yönünde oy kullandı. Yani artık İngiltere’ni Avrupa Birliğinden çıkacağı kesinleşmişti. Bu sonucu yenilgi kabul eden başbakan Cameron istifa etmiştir. Sonrasında ise AB ile İngiltere arasında ticaret rejimi başta olmak üzere ayrılığa dair çetin ve kıyasıya pazarlıklar yaşanmıştır. Bu süreç içinde Theresa May ve Boris Johnson gibi iki ayrı başbakan görev almıştır. Nihayetinde tarihler 31.01.2020’yi gösterdiğinde Brexit gerçekleşmiş ve İngiltere AB ilişkisi sona ermiştir.
Bu konuyu 2024 yılı gözüyle bir bütün olarak değerlendirdiğimizde İngiltere gibi tarihi, köklü ve güçlü bir ülkenin Avrupa Birliği üyeliğinden ayrılmasının AB açısından olumsuz olduğu açıktır. İngiltere için ise bu konunun olumlu ya da olumsuz sonuçlar doğurduğunu söylemek için çok erkendir. Zaman ilerledikçe bu kararın etkilerini ya da sonuçlarını daha uzun soluklu bir bakıç açısıyla değerlendirme zemini oluşacaktır. Bununla birlikte şurası muhakkaktır ki; AB sadece ekonomik bir birlik değildir ve bu bağlamda İngiltere halkının uzun soluklu ve bütüncül olarak konunun siyasi ve demografik sonuçlarını da değerlendirerek referandum da oy kullanmış olduğunu düşünmek iyimser bir bakış açısı olacaktır.
Avrupa Birliği Dağılıyor mu?

Avrupa Birliği tarihine bakacak olursak, ilk kurulduğu günlerden itibaren AB dağılması süreci hakkında tahmin ve fikirlerin ortaya atıldığını görebiliriz. Bununla birlikte özellikle 2019 yılı sonunda ortaya çıkan Covid-19 pandemisi, Brexit süreci ve Amerika’da Donald Trump’ın başkan seçilmesiyle birlikte yaşanan yükselen milliyetçilik akımları AB gibi çok uluslu birliklerin geleceğine dair şüphelerin artmasını sağlamıştır. Aşı milliyetçiliği günlerini hatırlayacak olursak; başta Britanya olmak üzere birçok gelişmiş ülkenin uluslararası dayanışma ruhuna yakışmayacak şekilde ülkesinde ihtiyaç duyulandan fazla sayıda aşı biriktirmesi tepkilere neden olmuştur. Ayrıca bu tür gelişmiş ülkelerin Afrika başta olmak üzere kendi birliğindeki ülkelere bile aşı ve-veya sağlık ekipmanları vermemesi milliyetçilik dalgalarını arttırmıştır.
Pandemi dönemi dışında Brexit süreciyle İngiltere’nin özellikle ekonomik alanda milli çıkarlarını ön plana çıkaracağını söyleyerek Avrupa Birliği dışına çıkması da şaşırtıcı bir gelişme olmuştur. Öte yandan Amerika’da 2016 yılında milliyetçi muhafazakâr Donald Trump’ın başkan seçilmesi de en azından onun 4 yıllık başkanlık döneminde AB olgusuna zarar vermiştir. “Önce Amerika” mottosuyla hareket eden Trump, hem siyasette ve hem de ekonomide her şeyden önce Amerikan Devleti ve milletinin çıkarlarının geldiğini belirterek AB gibi uluslararası birliklere soğuk davranmış ve zarar vermiştir. Ayrıca 5 Kasım 2024 ABD Başkanlık Seçimlerinde de en güçlü aday şu an itibarıyla yine milliyetçi muhafazakâr cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump’tır. Bu, AB geleceğini de tehdit etmeye devam edecektir.
Bütün bu bilgiler ışığında nihai bir değerlendirme yapmak isteriz. Brexit, Pandemi ve Donald Trump’ın tekrar başkan seçilme ihtimali gibi global risklere karşın Avrupa Birliği projesi hala kıta Avrupası için en mantıklı oluşumdur. Sitemizde sıklıkla bahsettiğimiz ünlü tarihçi Noah Harari’nin de her zaman belirttiği gibi; “Globalleşen günümüzün dünyasının global sorunlarını, sadece yerel ve milliyetçi bakış açılarıyla çözmek yerine, global ve uluslararası kuruluş ve birlikler üzerinden çözüme gitmemiz gerekir.” İşte bu bakış açısı çözüm açısından çok önemlidir.