Son dönemde ekonomi yazınında global anlamda en çok konuşulan konulardan birisi dünyanın yine 2024 yılında ekonomik Büyük Buhranı’na doğru ilerlediği ve bu yılın global anlamda resesyon yılı olacağı konusudur. Kariyer yolunun henüz başında üniversite öğrencilerinin de kariyerinin ortalarında ve kendisini geliştirmek isteyen beyaz yakaların da bu konu hakkında en azından temel bilgilere sahip olmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Mesela işe girerken ya da mevcut işyerinizdeki pozisyonunuzda yükselirken size mülakat/görüşmelerden birinde Tıpkı 1929 Büyük Buhranı gibi 2024 ekonomik buhran yılı olacak yorumlarını destekleyen sorular gelirse buna güzel cevaplar vermeniz artı puan yazacaktır.
İşte bu noktada ekonomik eğitimi almamış olsanız bile anlayacağınız sadelik ve kısalık ta bu konu hakkında bazı temel kavramları ve global resesyon ile büyük buhran riskleri hakkında bilgi vermek istemekteyiz. Umarız sıkılmadan okur ve sonrasında siz de araştırarak kendinizi bu konu hakkında geliştirirsiniz. 😊 Bu arada Dünya bankasından konuyu takip etmek için tıklayınız. Öte yandan Türkiye gibi ekonominin bu kadar önemli olduğu bir ülkede yaşıyorsanız bu konunun uzmanı olmanızı öneririz. Faizler ne zaman düşecek ya da bu kadar yüksek faiz resesyona neden olacak gibi konuları sağda solda duyunca mutlaka bir fikriniz olmalıdır.
Resesyon ve Ekonomik Buhran
Öncelikle iktisat eğitimi almamış arkadaşlarımız için resesyon ve ekonomik buhran (Avrupa Yakası Burhan abinin kulakları çınlasın😊) kavramlarını kısaca açıklayalım. Bir ekonomide çeyrekler de denilen üçer aylık dönemler vardır ve o ekonomi iki çeyrek üst üste küçülürse yani gayrı safi yurtiçi hasılası (GSYH) iki çeyrek üst üste azalırsa o ekonomi teknik olarak resesyona girmiş olarak kabul edilmektedir. Bu tanımda geçen iki çeyrek üst üste ifadesi dünyaca kabul edilen bir ölçü olmakta olup kesin bir nedeni yoktur. Öte yandan, ülkelerin GSYH’larını o ülkenin istatistik kurumları üçer aylık olarak açıklamaktadır. Türkiye’de de TÜİK üçer aylık dönemlerde Gayrisafi Yurtiçi Hasılamızı açıklar. Bu açıklama ile biz ülke olarak ekonomik anlamda büyüyor muyuz küçülüyor muyuz anlamış oluruz 😊
Ekonomik Buhran ise çok daha sıkıntılı bir kavramdır. Bir ekonomi şayet üst üste dönemler halinde resesyondan kurtulamaz ise artık o ülke yavaş yavaş ekonomi buhrana girmiştir.
Bu arada, Global Resesyon denince akla dünya genelinde ekonomik büyümenin yüzde 3’ün altına düşmesi gelmelidir.
En bariz örneği 1929 Büyük Buhranı denen ekonomik buhran, o dönemde Amerika Birleşik Devletleri’nden başlayarak bütün dünyaya yayılmış ve milyonlarca insanın işsiz, evsiz ve aç kalmasına neden olmuştur. Bir ekonomi resesyona girerse yani iki dönem üst üste küçülürse yavaş yavaş işsizlik artmaya başlar. Bir süre sonra işsizlikle birlikte devletin vergi gelirleri düşer ve kamu açıkları artmaya başlar. Bu sürecin sonunda milli gelir düşer. Sonrasında bu süreç işsizliğe dönüp en baştan tekrar başlayarak herhangi bir çözüm bulunmadığı durumda tekrar milli geliri düşürerek içinden çıkılmaz bir hal alacaktır. Bu noktada resesyon ekonomik büyük buhrana dönüşerek insanlarda büyük gelir, refah kayıplarına yol açarak ülkelerde büyük sosyal ve siyasal patlama ile yıkımlara yol açacaktır. Amerika’da 1929 büyük buhranı döneminde büyük iflaslarla birlikte büyük sosyal olaylar ve intihar vakaları da yaşanmıştır.
Büyük Buhran 1929
Birinci Dünya savaşından sonra yaşanan gerilimlerin de etkisiyle başlayan talep düşüşünün altın para standardının da etkisiyle dönemin Merkez Bankası sisteme ihtiyacı olan nakit parayı sokamamıştır. Bu nedenle talep şokunun büyük bir buhrana dönüşmesi sonrası o dönem önce Amerika Birleşik Devletleri ve sonrasında bütün dünyada büyük ekonomik, sosyal ve siyasal sonuçlar doğmuştur. Hatta kimileri II.Dünya Savaşı’nın potansiyel ekonomik sebepleri arasında 1929 büyük ekonomik buhranını da saymaktadır.
Yaptığımız genel açıklama ve kısa tanımlardan sonra 2023 yılının son çeyreğine hızla yaklaştığımız bu günlerde 2024 Global Kriz Resesyon yılı olur mu sorusuna cevap vermeye çalışalım. Öncelikle okumadıysanız buraya tıklayarak “FED neden faiz arttırdı?” yazımızı okumanızı tavsiye ederiz. FED bu ay da faiz artırımlarına devam ederek enflasyonla mücadele için parasal sıkılaştırmaya devam edeceğinin sinyalini verdi. Bununla birlikte Avrupa Merkez Bankası (AMB) faiz artırımlarına devam etmekte ve dünyanın diğer tarafından yani Çin’den ekonomik büyümenin yavaşladığına dair veriler gelmeye devam etmektedir. Bu noktada IMF başkanı Kristalina Georgieva’nın 2023 yılının başında bu yıl için Global Resesyon riskinin yüksek olduğunu ve dünya ülkelerinin yaklaşık yüzde 33’ünün resesyona girmesini beklediklerini söylediğini de hatırlamak gerekir. Aynı zamanda OECD de bu yıl dünya küresel büyüme tahminini yaklaşık yüzde 2,2 olarak açıklamıştır ki bu oran da yüzde 3’ün altında olması dolayısıyla global anlamda küresel resesyon riskini artırmaktadır.
2024 Global Resesyon Yılı mı?
Bütün bu tanım, açıklama ve yorumlardan sonra 2024 yılının yarısını da geçtiğimizi düşünürsek global anlamda bir kriz ihtimalinin en azından bu yıl için geçtiğini söyleyebiliriz. Amerikan Merkez Bankası FED’in şahin bir bakış açısıyla yaptığı sert faiz artışlarının da yavaşlayacağını ve belki 2024 yılı son aylarında enflasyon gelişmelerine de bağlı olarak faiz indirimlerinin de gelebileceğini tahmin edersek, 2024 yılı için de global resesyon kriz ve dolayısıyla ekonomik büyük buhran riskinin düşük olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda belirtmek isteriz ki; yapılan bütün yorum veya öngörüler dünya çapında herhangi bir ani siyasi ya da sosyal kriz çıkmaması ve FED’in sert faiz artışlarına devam etmemesi koşullarına bağlıdır. 2023 yılı Global Kriz ya da Resesyon ile bunun tıpkı 1929’daki ani talep şoku kaynaklı ABD büyük buhranında olduğu gibi büyük bir ekonomik buhrana dönüşmesi riski tüm dünya otoritelerince yakından izlenmektedir.
Şimdilik büyük bir kriz ya da ekonomik büyük bir buhran riski küresel anlamda bulunmamakla birlikte dünyada ülke bazlı bakıldığında bazı ülkelerin resesyona girdiğini ve Çin ile Euro bölgesi gibi global anlamda çok önemli ülke ve bölgelerin de büyümelerinde yavaşlamalar olduğunu unutmadan ekonomik adımlarımızı temkinli atmalıyız.