İçindekiler
Eskiden sadece buzulların erimesi ve kutup ayılarının hayatının tehlikede olması denince aklımıza gelen küresel ısınma ve iklim krizi olguları, son dönemde hava sıcaklıklarının artması, orman yangınları ve sellerle birlikte iyice hayatımızın içine girmiştir. Havaların özellikle yazın eskiye göre çok daha sıcak olması, hiç umulmadık anlarda yağan aşırı yağışlar ve kuraklık olgusuyla birlikte dünyada iklim değişiklikleri artık iklim krizine mi dönüşmektedir sorusunun iyice sorulmasına neden olmaktadır. COP28 ve COP29 İklim konferanslarıyla birlikte iyice gündeme gelen bu konu hakkında aklımıza takılan bazı sorulara birlikte yanıt aramak isteriz.
İklim Değişikliği Gündemi
Hem kişisel gelişim, hem kariyer yönetimi ve hem de insan olarak yeryüzüne ve diğer insanlara karşı sorumluluklarımız farkında olmak için küresel ısınma, iklim krizinin etkileri ve iklim değişikliği konularında fikir sahibi olmak gerekliliğine inanıyoruz. İşte bu noktada bu yazıyı sizler için kısa ve öz olacak şekilde ayrıntılara boğulmadan sizler için hazırlamaya çalıştık.
Dünya kamuoyunda “iklim krizi yoktur sadece iklim değişikliği vardır ve bu da insanları korkutup onların en temel haklarını elinden almak isteyen bazı egemen güçler tarafından kullanılmaktadır görüşü” de yaygınlık kazanmaktadır. Bu bağlamda ilginç şekilde bu görüşü savunanlardan birisi de ABD başkanı Donald Trump’tır. Amerika’nın COP28’e katılmadığını ve Paris İklim Değişikliği Sözleşmesini imzalamadığını da belirtelim. İşte tam da bu noktada sera gazı etkisi yapan ve karbon salınımına en çok neden olan ülkelerin gelişmiş ülkeler olduğunu hatırlamakta yarar var.
Yani ABD, Çin, Japonya, Rusya, Almanya ve Fransa başta olmak üzere bu gelişmiş ülkeler bu konuda aksiyon almadıkça bu sorunun çözümünden konuşmak akılcı olmayacaktır. Bu ülkeler de ekonomik rekabet ve ekonomik büyümeyi ön plana çıkarınca küresel ısınma hakkında önlem alarak ekonomik aktiviteleri yavaşlatmak istememektedirler. Gördünüz mü aslında konu ne kadar da duygusal 🙂

İklim Krizi Nedir?
İklim krizi, en temelde küresel ısınma ve iklim değişikliğinin insan eliyle kullanılan fosil yakıtlarının artışını yani karbon salınımı ve sera gazı etkisinin geri dönülemez biçimde doğayı etkileyerek seller, kuraklık ve buna benzer doğa olay ve felaketlerine neden olması olarak tanımlanabilir. Aslında küresel ısınma olgusu çok daha popüler olmakla birlikte iklim değişikliği ile kriz konusu da çok önemlidir. Konunun tarihine bakacak olursak 1800’lü yıllar ve buharlı makinenin icadı ile birlikte Sanayi Devrimine kadar gitmemiz gerekir. Sanayi devrimiyle birlikte kitlesel toplu üretime geçilmesi ve fabrikaların hızla yayılmasıyla birlikte sera gazı etkisi karbon salınımı konusu git gide artmıştır.
Sanayi devriminin getirdiği ekonomik büyüme ve gelişme yanında çevre kirliliğini de getirmiştir. Bu devrimden yaklaşık 250 yıl sonra geldiğimiz noktada ise zenginlik ile birlikte dünyanın sonunu da getirmekte olduğumuzu görmekteyiz. İnsanoğlu bu noktada yol ayrımına yaklaşmaktadır. Çocuklarımızın ve torunlarımızın neslinin devamı biraz da bu ekonomik büyüme ve gelişmeden ne kadar feragat edeceğimizle alakalıdır. Bu noktada daha fazla detaya girmeden iklim krizi olgusundan sonra iklim değişikliği konusuna bakacağız.
İklim Değişikliği Nedir?

İklim değişikliği en kısa anlamıyla dünyanın genel ikliminin uzun vadeli değişikliği hususunu ifade eder. Bu minvalde baktığımızda aslında iklim değişikliği kavramı çok normal ve beklenen bir durumu anlatmaktadır. Burada sorun olan kısım sanayi devrimi ve özellikle son yüzyıla kadar bu iklim değişikliği yavaş ve seyrinde devam ederken son dönemde insan marifetiyle ve müdahaleleri sonucu dolaylı ya da direkt olarak iklim değişikliğinin hızının artması ve özellikle küresel ısınmanın hız kazanmasıdır. Öyle ki iklim değişikliği ve küresel anlamda ısınma ile iklim krizi olgusu bu hızla devam ederse 2050 yılından itibaren dünyanın ortalama sıcaklığı çok yüksek seviyelere çıkacaktır.
İklim değişikliğinin hızlanması beraberinde özellikle Ortadoğu ve Afrika’dan daha kuzey bölgelere doğru göç akımlarını hızlandıracaktır. İçilebilir su kaynaklarının azalması ve sıcaklıkların artmasıyla birlikte buzulların da erimesi dünyada yaşanabilir alanın azalmasına ve bu da uzun vadede bir nevi insanlık felaketine yol açacağı ortadadır. Aslında Kyoto Protokolü ve 2015 Paris İklim Anlaşması temelde katılımcı ülkelerin, dünyanın ısınma oranını 2 derecenin altında tutma taahhütleriyle alakalıdır. Karbon ayak izinin azaltılması işte tam da bu çabaların bir ürünüdür.
Krizi ile Değişikliği Farkı?

Aslında, iklim krizi ile iklim değişikliğinin temel farkı, değişikliğin insan eli ile tehlikeli bir biçimde hızlanarak krize dönüşmesidir. Yani, temel fark bir kavram doğal bir süreci ifade ederken iklim krizi doğal olmayan ve insan eliyle fosil yakıtlarının kullanımı sonucu oluşan karbon salınımı ile dünyanın dengesinin bozularak tüm dünya ve insanlık için bir kriz haline dönüşmesini ifade etmesidir.
Değişikliğin Nedenleri
İklim değişikliği daha önce de belirttiğimiz gibi sanayi devriminden itibaren uzun süredir dünya gündemini meşgul eden bir konudur. Bu bağlamda nasıl ki bu doğal süreç insan eliyle bir soruna dönüştüyse yine insan eliyle bu sorunun çözülmesi gerekmektedir. Bu noktada Noah Harari’nin “Global sorunların çözümü yine ancak global işbirliği ile mümkün olacaktır.” Sözünü hatırlamamız gerekir.

İşte tam da bu noktada iklim değişikliğinin ve onun ileri aşaması olan iklim krizinin temel nedenleri şu şekilde sıralanmaktadır;
- Fosil yakıtlarının kullanılması sonucu atmosferde karbon salınımı ve sera gazı etkisinin artması,
- Sanayi üretiminin artması sonucu fabrika bacalarının doğaya kirli hava ve karbondioksit bırakması,
- Ormanların gitgide azalması sonucu ormansızlaştırmanın artması sonucu karbondioksitin emilememesi nedeniyle artması,
- Fosil yakıt ve sera gazının en büyük nedeni olan “kömür kullanımının” artması,
- Karbon emisyonlarının artması,
- Elektrik üretimi, arabalara yakıt sağlanması gibi nedenlerle sera gazı etkisini artıran karbon salınımı olması.
İklim Krizi Neden Olur?

Doğal olan iklim değişikliğinin uzun vadede ve yıkıcı olmayan şekilde gerçekleşmesidir. Oysa insan müdahalesi ve beşeri etkilerle ani ısınma, soğuma ve kuraklık gibi afetlere neden olan iklim değişiklikleri gerçekleşmektedir. Bu noktada global anlamda iş birliğinden bahsederken her ülkenin gerekirse “ekonomik büyüme ve refahtan” fedakârlık ederek ve gerekirse “işsizliğin artmasını” yani bir bakıma siyasi bedel ödemeyi göze alarak küresel mücadele ve sürdürülebilirlik hedefine katkı vermesi gerekmektedir.
Bu bağlamda bir görüş de; “aslında iklim krizi kavramının olmadığı, dünyayı yöneten elit güçlerin, dünya halklarını korkutarak ellerinden aşama aşama hak ve özgürlüklerini almak için bu kavramı kullandıkları”dır. Bu görüşün en ateşli savunucularından birinin dünyaya en çok sera gazı etkisine neden olan fosil yakıtları kullanan ülkelerin başında gelen eski ABD başkanı Trump olması da ilginçtir. (2024 Kasım yeni ABD başkanı da olabilir tabi.)
Yani iklim krizi ve sürdürülebilirlik kavramlarına bir de siyasi açıdan bakarsak ABD, Rusya, Almanya, Fransa, İngiltere ve Çin gibi sanayi üretimi en yüksek olan ülkelerin Kyoto Protokolü ve Paris Antlaşmalarına imza atmayıp onlara uygun hareket etmedikten sonra global anlamda bir iş birliğinden söz etmek mümkün olmayacaktır. Bu ülkelerin de siyasetçilerinin ekonomik ve siyasi bedelleri ödeme istemediklerini göz önüne alırsak COP28 ve COP29 iklim konferansları ile sonuçlarının çok büyük etkileri olmayacaktır.
Değişikliğin Etkileri

İklim değişikliği olgusunun dünya üzerinde çok ciddi etkileri olmaktadır. Hele de bu olgu beklenenden kısa sürede gerçekleşirse etkileri küresel anlamda çok yıkıcı olabilecektir.
İklim değişikliği ve krizi olgusunun dünyaya etkilerini temelde sıralayacak olursak;
- Buzulların erimesi sonucu su seviyelerinin global anlamda artması ve bazı bölgelerin uzun vadede su altında kalması,
- Ortalama hava sıcaklıklarının aşırı artması sonucu özellikle yaz döneminde büyük orman yangın ve felaketlerinin yaşanması,
- Yağmur dengesinin bozularak kısa ve aşırı yoğun şeklinde yağmurların dolu ile birlikte yağması,
- Fırtına, tayfun ve benzeri hava ile doğa olaylarının artması,
- Sera gazı etkisi nedeniyle kuraklıkların artması ve dünyada yaşanabilir bölgelerin azalması sonucu büyük ve yoğun göçlerin artması. Göçmen krizi ve mülteci sorunun yaşanması sorunlarının görülmesi.
İklim Krizi Nasıl Önlenir?
Her ne kadar global süper güçlerin niyet ya da katkıları olmadan bu sorunlar ile mücadele çok büyük adımlar atamayacağımızı düşünsek de bireysel anlamda hepimiz iklim krizini önlemek için ne yapmalıyım? sorusunu sorarız. İşte 8 milyar insan adım adım ve küçük küçük de olsa bir şeyler yaparsa belki bu sorunun çözümüne katkımız olur.
Bu kapsamda iklim krizini önlemek için bireysel olarak yapabileceklerimizi maddeler halinde sıralayacak olursak;
- Gereksiz yere su ve elektrik kullanmamalıyız.
- Global anlamda hükümetleri iklim krizi ve iklim değişikliği konusunda aksiyon almaya zorlamak adına sosyal baskı ve gösteriler düzenlemeliyiz.
- Enerji üretiminde kömür kullanımı yerine güneş panelleri ile yeşil, yenilenebilir enerjinin kullanımının teşvik edilmesini sağlamalıyız.
- Evimizde veya işyerlerimizde enerji tasarrufu sağlayan eşyaları tercih etmeliyiz.
Ayrıca COP28 resmi sayfası için tıklayabilirsiniz.
Nihai olarak konuya bir bütün olarak bakacak olursak iklim krizi olgusunun karşımızda çok kritik bir gerçek olarak durduğu doğrudur. Bununla birlikte bu kavramla birlikte iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik kavramlarının siyasi bir araç olarak kullanılmaya çalışıldığını da dönem dönem görmekteyiz. Tüm bu bilgiler ışığında sorunları global çözüm odaklı ele almalıyız.