İnsan ruhunun güzelliklerinin ve toplumsal vicdanın yara aldığı büyük savaş süreçlerinin birer ürünü olan zorbalık, şiddet ve baskı dönemlerinde literatüre iltica, mültecilik, göçmenlik ve sığınmacılık gibi kavramlar girmiştir. Başta ikincisi olmak üzere özellikle dünya savaşlarının sonrasında baskı ve şiddetten kaçan insanlar diğer ülkelere mülteci, sığınmacı ya da göçmen olarak gitmiştir. Evet dünyada bir yasa dışı göç sorunu var, sığınmacı krizi yaşanmaktadır. Bu aşamada öncelikle tanımlarla ile başlayıp ilgili kavramları anlamak sorunun çözümünün en azından başlangıcına hizmet edecektir. Öncelikle sorunun başına dönelim ve sonrasında çözümlere birlikte bakalım.

2011 yılı sonrasında Ortadoğu’da başlayan Arap Baharı ve Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Kuzey Afrika’dan başlayan sosyal ve siyasal olaylar neticesinde dünya gündemine bu kavramlar tekrar girmiştir. Ülkesini ve geçmişini terk etmek zorunda kalıp çok farklı ülke ve kültürlere alışmak ve uyum sağlamak zorunda kalan insanların yaşam şartları zordur. Bununla birlikte dünyanın krizlerle boğuştuğu ve şiddetin sıradan bir hal aldığı son 20 yılda bu göç hareketlerini alan ülke ve topluluklarında durumu ve ülkesine yeni gelen bu topluluklara uyum sağlaması git gide daha da zorlaşmaktadır. Bu bağlamda her iki tarafında karşılıklı saygı ve sevgiyi esas alarak kuracağı ilişkiler önemlidir. Şimdi de sıra tanımlara geldi. Hep birlikte ele alalım.
Mülteci Nedir?
Bu ilişkilere geçmeden önce bazı kavramları iyice anlamak gereklidir. Ayrıca Mülteci sorunun derinine inip her yıl binlerce masum insanın göç yollarında hayatını kaybetmesine neden olan yasa dışı göçmen krizinin özellikle Türkiye ve Avrupa’da nasıl çözülebileceğine de kafa yormak çok hayati öneme sahiptir. Unutmayalım ki bu tür insan akımı hareketleri özellikle savaş, çatışma ve iklim krizi gibi global sorunlarla gelecekte daha da artacaktır.

Tanıma geçmeden önce odak noktamızın “yasal” olup olmaması ve “zorunlu” bir göç olup olmaması konuları olduğunu belirtelim. Unutmayalım ki; bu tanımlar geçmişte yaşanmış birçok olaya ve Birleşmiş Milletler yasaları ile İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine dayanmaktadır.
Mülteci, uluslararası hukuka göre kendi özellikleri yani “milliyeti, belli bir sosyal topluluğa aidiyeti, ırkı, siyasi görüşleri veya dini inançları yüzünden zulüm ve şiddet göreceği hususunda haklı bir korku yaşayan ve bu nedenle ülkesinden ayrılıp tekrar dönmek istemeyen ya da dönemeyen kişi” olarak tanımlanmaktadır. Buradaki haklı kelimesinin altını çizdik çünkü mülteci olan kişinin durumunda gönüllü bir istek bulunmamaktadır. Bu kişilere uluslararası hukuk kapsamında özel statüler ve hukuki koruma verilmektedir.
Peki Sığınmacı Kim?
Sığınmacı ise mülteci ile aynı durumda olup henüz mültecinin sahip olduğu haklara sahip olamayan ve işlemleri devam eden kişiye denmektedir. Mülteci ile sığınmacı arasındaki fark mültecinin artık bir hukuki koruma altında olmasıdır. Sığınmacı için ise henüz hukuki koruma yoktur ve başvurduğu devlet içinde araştırma soruşturma süreci devam etmektedir. Bu hakkı alacağının da henüz garantisi yoktur. Süreçleri hala devam ediyor olsa da Birleşmiş Milletler Hukukuna göre sığınmacılar da sığındıkları ülkeden zorla geri gönderilemezler.
Bu noktada belirtmek gerekir ki özellikle Avrupa Parlamentosunda gerçekleştirilen 2024 seçimleri göstermiştir ki; sığınmacı ve göçmen konusu sadece sosyal değil, siyasi sonuçları da olan önemli bir global meseledir. Yani Avrupa’da yükselen aşırı sağ bir nevi göçmen sorununa yanıt olarak doğmuştur ve bunun ciddi sonuçları olacaktır. Bu arada Amnesty’nin konu hakkındaki kıymetli yabancı dildeki yazısını okuyunuz. ABD Seçimleri de bu konuyu etkileyeceğinden ABD 2024 seçimleri ve Trump yine kazanır mı yazımızı da okumanızı öneririz. Unutmayın Donald Trump özellikle kendi ülkesindeki yasadışı göç sorununa karşı radikal çözümleriyle bilinen bir başkandır. 2024 Kasım seçimlerini kazanırsa başta Meksika sınırı olmak üzere kendi ülkesindeki yasa dışı göçmen sorunuyla çok daha sert mücadele edeceği açıktır.

Göçmen Tanımı
Göçmen tanımı yaparken az önce belirttiğimiz gibi zorunluluk konusuna odaklanmalıyız. Yani, kendi ya da ailesinin maddi, sosyal seviyesiyle refah seviyesini artırmak için ya da diğer nedenlerle kendi isteği doğrultusunda “gönüllü” olarak ülkesinden ayrılıp başka bir ülkeye giden kişi olarak tanımlanabilir. Buradaki kritik kelimeler kendi isteği ya da gönüllü olarak gitmesidir. Mülteci ya da sığınmacı tanımlarındaki baskı, şiddet ya da görülen zülüm sonrası ülkeyi terk etmek zorunda kalma durumu göçmen tanımında bulunmamaktadır. Mülteci, sığınmacı ve göçmen tanımları arasında en temel fark da bu isteğe bağlı veya zorunluluk durumunda olma farkıdır.
Göçmen olarak gittiği ülkenin yasal göçmenlik kanunlarına uymadan giden kişiye de yasadışı göçmen deniyor. Yani göçmenliği uluslararası hukuka uygun yasal şartlarını yerine getirmeden ilgili ülkeye gidip yasadışı olarak orada bulunan ya da çalışan kişiye de yasadışı göçmen denmektedir. İşte bu noktada belirmek gerekir ki bu tanımların her biri kendine ait uluslararası hukuki statüsü ve özellikleri bulunmaktadır.
Bu nedenledir ki; her birinin hukuki tanımını bilmek mevcut soruna üretilecek potansiyel çözümler açısından çok önemlidir.
Mülteci Sorunu Çözümü

Dünyada ve özellikle Ortadoğu coğrafyasında savaş ve çatışmalar bitmeden mülteci akımının ya da krizinin çözülmesi çok zor olacaktır. Öte yandan ABD’nin özellikle Meksika sınırında karşı karşıya olduğu ve birinci Trump döneminde oldukça tartışmalı hale gelen sınır, duvar ve yasa dışı göçmen krizinde çözüm aslında bellidir. ABD, kendi başlattığı ya da dolaylı olarak tarafı olduğu çatışma ve tartışmaları bitirirse mülteci krizi de kendiliğinden çözülecektir.
Akdeniz’de bilindiği üzere neredeyse her gün Avrupa’ya iltica etmek için botlarla denize açılan insanlar vardır. Bu insanlar, bir umudun peşine düşüp özellikle Yunanistan’ı geçip Avrupa’ya adım atmak için mücadele etmektedirler. Şurası açıktır ki; bu insanların kendi ülkelerindeki çatışma koşulları ve ekonomik durumları iyileşirse bu durum sorunun çözümüne önemli katkı sağlayacaktır. Büyük mülteci akınlarının olduğu ülkelerde mültecilerle ülke vatandaşları arasındaki uyum sorunları ve çatışmaların da günden güne arttığını unutmamak gerekir. Bu noktada, siyasete her ne kadar girmek istemesek ya da herhangi bir taraf olmasak da büyük ülkelerin emperyalist hedeflerine ulaşmak için yaptığı hamlelerin büyük mülteci ve sığınmacı krizlerine neden olduğunu da unutmamak gerekmektedir.

Yani ABD, Rusya ve Avrupa ülkeleri gibi büyük ve emperyal niyetleri olan ülkelerinin sadece kendi çıkarlarını düşünerek yaptığı hamleler diğer ülkelerin ve mültecilerin aleyhine olabilmektedir. Sorunun çözümü de işte tam da bu noktada bu büyük ülkelerin bir araya gelip uzlaşarak bu sorunun çözümünü gerçekten istemesindedir.