İçindekiler
Lev Nikolayeviç Tolstoy’un başyapıtları arasında en kıymetlisi olarak görülen Savaş ve Barış adlı eseri, gerek kendi ifadesiyle ve gerekse de eleştirmenler tarafından ne roman ne de serbest metin olarak ifade edilebilmiştir. Tolstoy da bu konuyu “ben bu kitapta düşündüklerimi ve bildiklerimi yazdım. Türünden bağımsız olarak isteyen istediği şekilde okuyabilir” şeklinde ifade etmiştir. Yazar, bu eserinde savaşın acısını ve barışın değerini tüm açıklığıyla gözler önüne sermiştir. Okuyucu açısından bu kıymetli baş yapıt okunmadan önce aşağıda da göreceğiniz karakterler tablosu gözden geçirilmelidir.
Kitabın içinde ciddi bir ilişkiler ağı yer almakta olduğundan özellikle eserin ilk başlarında karakterler arası bağlar ve kimlikleri hakkına soru işaretleri oluşmaktadır. Eğer okumadan önce bu tabloyu incelerseniz ve okurken de ara ara bakarsanız kafa karışıklığınız kısa sürede kaybolacaktır.
Savaş ve Barış Konusu
Kitabın içeriğine gelecek olursak, 19 yüzyıl başı hakkında sosyal, siyasal ve askeri hayat yönünden kıymetli bilgiler içeren bu eser, Madam Pavlovna’nın evinde verilen bir baloyla başlamaktadır. Prens Vasili bu kısımda göze çarpan bir kahraman olarak görünse de kitabın ilerleyen kısımlarında kendisinden çok oğlu Anatol Kuragin ve kızı Helen Kuragin kitaba önemli katkılar veren karakterler olarak karşımıza çıkacaktır. Bu romanı okurken Tolstoy’un eşsiz tasvirleri sayesinde kendinizi 19 yüzyıl başı Petersburg ve Moskova’sında hissedebileceksiniz. O dönemin çarlık Rusya’sının görkemli sarayları, hareketli sosyal hayatı, entrikaları, savaşın soğuk yüzü ve barış döneminin canlı ve durağan yönleri romanı okurken ruhunuzun derinliklerine kadar sizi etkileyecektir. Ayrıca belirli aralıklarda savaşın nedenlerine dair Tolstoy’un kendi görüşleri de bu kitapta yer almaktadır.
Napolyon önderliğinde Fransız ve birleşik Avrupa ordusunun doğruya hareketini, Austerlitz savaşını, Moskova’nın işgalini ve sonrasında Fransızların Rus topraklarından geri çekilişini klasik tarihçilerin bakış açısından farklı bir şekilde yorumlayan Tolstoy, bu hareketleri anlatırken özellikle birkaç karakter üzerinden dönemin ruhunu da yansıtmaktadır. Tolstoy Savaş ve Barış kitabında klasik tarih anlayışının aksine bu savaşların ve zaferlerin Napolyon’un üstün dehasından değil de onun da kontrolünde olmayan birçok olayın bir araya gelmesinden ve özellikle cephedeki askerin anlık cesaretinden meydana geldiğine vurgu yapar. Ayrıca, Fransızların Moskova’yı işgal edişinden sonra gösterdikleri yağma ve yakıp yıkma olaylarını eleştirel bir dille anlatır.
Savaş ve Barış Karakterler
Toplamda yaklaşık 1700 sayfa olan roman, her ne kadar özellikle ilk 400 sayfasında fazla karakter sayısı nedeniyle biraz kafa karışıklığı yaşatsa da bu aşamadan sonra ana karakterlerin kafada oturmasından sonra git gide akıcı ve okuma zevki yüksek hale gelmektedir. Tolstoy Savaş ve Barış romanında gerçekten çok sayıda karakterden olaylar ağır örmüştür. Romanın ana karakterlerine gelecek olursak; Nikolay Rostov, Prens Andrey Bolkonski, Piyer Bezuhov ve Nataşa Rostov ön plana çıkmaktadır. Kont Piyer, romanın en önemli ve ana karakterlerinden biri olarak inişli çıkışlı kişilik yapısı ve idealist ruhuyla dikkat çekmektedir. Romanın başındaki Napolyon hayranlığı kendisini yaşanan olaylar akışı neticesinde onu öldürme planları yapan biri haline getirse de kitap boyunca hayatın gerçek anlamını arayan farklı ve sosyal yapıdan dışlanan yapısıyla Piyer, okuyucuda derin izler bırakacaktır.
Özellikle Napolyon’un Rus topraklarını işgali sırasında şehri terk etmemesi ve ardından Fransızlara esir düşmesiyle hayatın anlamına dair kafasında yeni ufuklar ve ışıklar yanan Piyer, romanın sonunda Nataşa ile evlenerek hem büyük bir sürprize imza atıyor, hem de bütün bu sürecin sonunda hayata dair kendine ait cevaplar bulabiliyor.
Kitabın en ilginç karakterlerinden biri olan Nataşa Rostova, Prens Andrey ve Anatol Kuragin ile yaşadığı aşklardan sonra Piyer ile evlenerek okuyucuyu şaşırtıyor. Duygusal bir yapıya sahip olduğu belli olan Nataşa, Prens Andrey’in kendisinden uzak kaldığı dönemde Anatol’un ilgisine maruz kalmasıyla birlikte iki kişiye birden âşık olduğunu hissetmektedir. Bununla birlikte Tolstoy Savaş ve Barış adlı bu baş yapıtında Napolyon’un Moskova’yı işgali ve Borodino muharebesinde hem Prens Andrey hem de Anatol’un hayatını kaybetmesinden sonra Kont Piyer ile yakınlaşmasıyla okuyucu şaşırtmıştır. Nihayetinde Piyer ile evlenip mutlu bir yuva kuran Nataşa, Prens Andrey’in kardeşi Marya ile de arkadaşlığını sürdürmüştür. Prenses Marya ise abisi Prens Andrey’in ölümünden sonra Nataşa Rostova ile arkadaşlığını sürdürüp ona destek olan muhafazakâr kişilik yapısı ile öne çıkan farklı bir karakterdir.
Prens Andrey farklı bir Asker
Prens Andrey, tıpkı otoriter, inatçı ve sinirli kişiliğiyle ön plana çıkan babası gibi Rus ordusunda önemli görevler üstlenip Çar I.Aleksandr’a yakınlığıyla bilinen idealist bir asker olarak romanda yer almaktadır. Romanın başlarında hedefleri ve ideallerine inanan bir asker olan Prens Andrey, Rusya’nın Napolyon ordusu tarafından işgali ve yağmalanarak yakıp yıkılmasıyla birlikte babasının vefatı üzerine hayatı sorgulayıp Çar I.Aleksandr’ın yanında kalmak yerine cephede yer almayı tercih etmiştir. Bu tercihi onu romanın ortalarında doğan oğlunun doğumu esnasında ölen eşinin yanına götürmüş ve Borodino muharebesinde aldığı yara onun ölümüne neden olmuştur. Nikolay Rostof da tıpkı Prens Andrey gibi disiplinli, idealist ve cesur bir asker olarak ön plana çıkmaktadır. Austerlitz savaşında yaralanmasıyla birlikte babasının işlerinin de bozulmasıyla ordudan ayrılıp baba evine dönen Nikolay Rostof çocukluk arkadaşı Sonya’nın aşkından da kaçamayacaktır. Prens Andrey’in ölümünden sonra muhafazakâr ve tutucu karakteriyle bilinen kardeşi Maria Bolkonski’yle evlenen Nikolay romanda ölmeyen ana karakterler arasındadır.
Tolstoy Savaş ve Barış kitabını satın almak için tıklayınız. Bu arada Lev Tolstoy İnsan ne ile yaşar? adlı eserinin değerlendirme yazımızı okumak için tıklayın!
Farklı bir General Kutuzov
Tolstoy Savaş ve Barış adlı romanında okuyucunun dikkatini çekecek en önemli karakterlerden biri de General Kutuzov olacaktır. Genel tarih bilgisinin ve Rus tarihçilerinin bakışının aksine Tolstoy, General Kutuzov’a farklı bir bakış açısıyla bakmakta ve hakkını teslim etmektedir. Dönemin tarihçileri ve siyasetçilerinin başarısızlıkla eleştirdiği Kutuzov’u Tolstoy, sezgileri güçlü, acele etmeyen ve sabırlı bir Rus vatanseveri olarak tanımlamaktadır. Kutuzov’un Borodino’da yenilmedik ifadelerine katılan Tolstoy, Napolyon’un Rusya’dan geri çekilmesini başlatan olaylar zincirinin Borodino ve sonrasında Moskova’nın işgali sırasında Kutuzov’un Rus ordusunu geri çekmesiyle ve yok olmasını önlemesiyle başladığını ifade etmektedir. Tolstoy’a göre Kutuzov, tarih sahnesinde kendisine düşen görevi sabırla ve gösteriş yapmadan gerçekleştirip tarih sahnesinden çekilen gerçek bir vatanseverdir. Onu eleştirenlerin onun yaşadığı dönemi ve içinde bulunduğu koşulları tam ve sağlıklı olarak analiz etmeden yorumda bulunduklarını belirtmiştir.
Tolstoy Savaş ve Barış Ana Fikir
Genel olarak bakıldığında Tolstoy Savaş ve Barış romanı, özellikle 1800-1820 döneminin sosyal, siyasal ve askeri yapısını çok iyi tasvir eden, Rus-Fransız ilişkilerini analiz ederek Napolyon’un kişisel özelliklerine de değinen bir başyapıt olarak karşımıza çıkmaktadır. Yüzbinlerce insanın birbirini acımadan öldürmesi, şehirleri yakıp yıkması ve yağmalaması olaylarının alt nedenlerini ve köklerini sorgulayan Tolstoy, savaşın kötü ve acı yönlerini tüm açıklığıyla okuyucuya sunmaktadır. Öte yandan, barış döneminin sosyal hayatı ve balolarına da değinen Tolstoy Savaş ve Barış eserinde, Moskova’nın işgali ve yağmalanarak yakılması sırasında dahi Peterburg’daki elit kesimin sosyal hayatından vazgeçmemesini de eleştirmiştir. Bu tezat kavramların aynı dönemde aynı toplumda bile görüldüğünü vurgulayan yazar, Rus toplumunun bu yönünü eleştirmiştir.
Son olarak, Tolstoy, Fransızların ve Napolyon ordusunun geri çekilmesinin en önemli nedeni olarak başta Moskova olmak üzere işgal ettikleri yerlerdeki halka ve esirlere kötü muamele etmeleri, şehirleri yağmalamaları ve yakmaları sonucunda Ruslarda oluşan nefret ve hareket geçiren güç olarak vatanseverlik duygusunu göstermektedir.