Kapitalizm Nedir? Temel İlkeler, Tarihsel Gelişim ve Modern Etkileri

Liberalizm yazımız çok ilgi görünce aradaki karışıklığı kaldırmak için kapitalizm hakkında da yazmak şart olmuştu tabi 🙂 Bununla birlikte en baştan belirtmemiz gerekir ki liberalizm bir düşünce sistemi ve bir felsefe iken bu ekonomik yapı onun tamamlayıcı ekonomik sistemidir. Yani tanımlara ve detaylara geçmeden önce liberalizmin kapitalizmi kapsadığını belirtelim. Bu noktada aslında ifade etmemiz gerekir ki; paranın icadından, yani Lidyalılardan bu yana aslında kapitalist yani sermayeden yana olan sistem vardır ve fakat ismi çok sonraları konulmuştur. Genelde onu öcü göstermek ve bütün kötülüklerin sebebi kapitalist anlayıştır deyip kenara çekilmek işin kolayıdır.

Bunu söyleyenler bugün eğer akıllı telefonlar ve teknolojik icatlar varsa bütün bu nimetleri neye borçlu olduğumuzu da söylemelidirler. Ya da bu sistemi kullanan ülkelerin dünyadaki en zengin ve başarılı ülkeler olması bir tesadüf olmamalıdır.

Yani hiç ihtiyacımız yokken birden beş al dört öde ya da ne alırsan bir TL gibi kampanyaların bizim tüketim iştahımızı tetiklediği dönemleri “işte kapitalizm bu!” diyerek aşağılamayı da severiz açıkçası 🙂 Konuya karışık ve kısa bir girizgâh yaptıktan sonra çok detaylara girmeden ve ayrıntılarda boğulmadan tanımlara ve tarihi akışa değineceğiz. Sonuçta kişisel gelişim ve kariyer yönetimi açısından dünyadaki hâkim ekonomik sistem hakkında bilgimiz olması gerekir.

kapitalizm nedir

Sermayeden yana olarak bilinen bu sistem aslında “kapital” den gelir. Yani kısaca sermaye ve paranın sistemi demektir. Kapitalizmin geçmişi her ne kadar aslında paranın icadına kadar gitse de temelde bu sistemin varlığı ve güçlenmesi sanayi devrimi sonrası kitlesel üretim ve sermaye birikimin oluşmasına dayanır. O dönemde feodal düzende toprak sahiplerinin varlığı nedeniyle daha çok tarımsal kapitalist sistemden bahsedilirken İngiltere’de buharlı makinenin icadı ve toplu üretime geçilmesiyle köylü nüfus kente göçmüş ve yeni bir sistem meydana gelmiştir.

Aslında sanayi kapitalizmi de denen bu klasik sistemde işçiler belli bir ücretle çalışıp kapital ya da sermaye sahibine kazanç sağlamaktaydılar. İşte bu açıdan bakınca kapitalizm klasik olarak üretim araçlarının mülkiyeti yani sahipliğinin özel mülkiyet ya da kişilerde olması anlamına gelir. Bunun tersinde ise üretim araçları devletin elindedir, adına komünizm denir lakin böyle bir sistem şu an dünyada mevcut değildir.

Adam Smith ortaya her birey kendi çıkarını maksimize etmek için çabalarsa, bireylerin toplam faydası toplumun faydasını maksimize eder görüşünü attıktan sonra kapital bakış açısı artık iyice vücut bulmuştu. Yani, bu sistemin temelinde birey vardı. İlkelerinde girişimci olarak kendine yer bulan birey, bu sistemin merkezindedir. Tıpkı liberalizmin merkezinde özgür birey olduğu gibi liberalizmin ekonomik sistemi olan bu ekonomik sistemin temelinde de bireyin maksimum ekonomik faydası vardır.

Az sonra ilkelerinde belirteceğimiz üzere özel mülkiyetin olduğu ortamda birey daha fazlası için çabalar ve daha çok tüketerek faydasını da maksimize etmeye çalışır. Devletin de görevi bireyin faydasını arttıracağı ekonomik ortamın sağlanması için güvenlik ve yasal düzenlemeleri sağlamaktadır.

kapitalizm tanımı

Kapitalist insan kavramını da ortaya çıkaran bu sermayeci sistem, beraberinde birçok eleştiriyi de getirmiştir. Bununla birlikte dünyanın en zengin ülkelerinin bu sistemle yönetildiği ve bugün hayatımızı kolaylaştıran bütün icat ve teknolojik buluşların bu ülkelerden çıktığını da unutmamak gerekir. Şimdi de bu sistemine temel ilkelerinden kısaca bahsedelim.

Temeline özgür insanın ekonomik refahını alan kapitalizmin temel ilkelerine kısaca değineceğiz. Buradaki amacımız derin bir kapitalist felsefe yapmak yerine hızlıca bu ilkeleri anlayıp bu ekonomik sistemin amacını kavramaktır.  

  • Özel Mülkiyet: Kapitalizmin temelinde özel mülkiyet vardır. Özel mülkiyeti olan bireyler her zaman daha fazlası için çaba gösterecektir. Tüketime dayalı toplumu oluşturan bu durumda da birey faydasıyla beraber mülkiyet sayısını da arttırmayı hedefler. Tersine, toplumsal mülkiyetin olduğu ve her şeyin herkese ait olduğu bir ortamda bireyler daha iyisi için muhtemelen mücadele etmeyecektir.
  • Serbest Piyasa: Adam Smith’ten başlayan klasik iktisatçılar silsilesinin neredeyse hepsinde “görünmez el” ve bu elin otomatik olarak düzenlediği serbest piyasa ilkesi mevcuttur. Yani herhangi bir ürün ya da mal için alıcı ve satıcı arasında arz ile talep tarafından belirlenen fiyat üzerinden piyasa sürekli dengeye gelecektir. Arz eden satıcı istediği fiyatı belirlemekte, talep eden alıcı istediği fiyattan ürünü almakta özgürdür. Devletin ya da herhangi bir dış gücün piyasaya müdahalesi bu dengeyi ve sonrasında toplumsal ekonomik refahı bozacaktır.
  • Tam rekabet: Kapitalist sistemde tekel ya da birkaç satıcı olan oligopol piyasalara yer yoktur. Yani devlet ya da otorite birçok satıcılı ortamın oluşmasını sağlayacak düzenlemeleri yapmalıdır. Çok satıcı olan ortamda rekabet olacaktır ve rekabette beraberinde kalite ile refahı getirecektir.
  • Sermaye Birikimi: Kapitalizmde sermaye olmazsa olmazdır. Çünkü çarkların dönmesini sağlayacak olan kârı getiren şey, sermayedir. Dünyadaki zengin ülkelere baktığımızda kapitalist sisteme geçmeden önce ellerinde yeterince sermaye birikimi olan ülkeler olduklarını görürüz.
  • Miras Hakkı: Kapitalizmde en önemli kurumlardan biri de miras hakkıdır. Yani eğer miras hakkı olmaz, size ait olan şeyler sizin ölümünüzle birlikte devlete ya da başka bir otoriteye geçerse ihtiyacınızdan fazlası için çalışma motivasyonunuz kalmaz. Herkes belli bir yaştan sonra mücadelesinin sebebini “çoluk çocukların geleceği için” olarak açıklar. Sonuçta miras hakkı özel mülkiyet hakkını tamamlayan ve bir nevi onun devamı niteliğinde olan kapitalist sistemin kutsadığı özel bir haktır.
kapitalizm ne demektir

Bugünkü finans kapital bakış açısını anlamak için 16.yüzyıla kadar gidip kısaca feodalite, tarım kapitalizmi ve merkantilizme bakmak gerekir. O dönemlerde toprak ve doğal olarak sermaye birikimi feodal ağalar yani toprak sahiplerindeydi ve köylüler işçi olarak yanlarında çalışmaktaydı. 15 ve 18. Yüzyıllar arasında tarım kapitalizmi ve merkantilizm denen iki ayrı sistemin sırasıyla hüküm sürdüğünü belirtmek gerekir. Merkantilist felsefe ihracatı arttırmayı ve sanayileşerek altın ve gelirin ülke sınırlarının içinde kalmasını sağlayan bir sistemdir. Onlara göre dünyanın toplam serveti bellidir ve artması mümkün değildir.

Bu nedenle bir ülke ne kadar çok altını ve sermayeyi kendi ülkesi içinde tutarsa o kadar zenginleşecektir. Tabi teknoloji ve verimlilik artışının olmadığı dönemde bu düşünce bir noktaya kadar kabul görmüştür.

Öte yandan klasik iktisatçılar da dediğimiz ve en bilinenleri Adam Smith olan grup 1800’lü yıllarda verimlilik artışı, teknoloji ve uluslararası işgücü ile birlikte dünyadaki toplam servetin arttırılabileceğini savundular. Yani merkantilist görüşlere karşı çıktılar ve zaman da onları haklı çıkardı. İngiltere’de buharlı makinenin icadı ve toplu üretim imkânlarının gelişmesiyle birlikte korumacı ve merkantilist politikalar önemini yitirmeye başladı. Ayrıca büyük fabrikaların açılmasıyla birlikte köyden kente göçler de atınca feodal toprak ağalarının gücü de iyice kırılmıştı. Yeni bir üretim sistemi doğuyor ve eskilerini toprağa gömüyordu.

Yani sanayi kapitalizminin doğuşuyla birlikte hem korumacı merkantilizm ve hem de tarım kapitalist bakış açısına dayalı feodal toprak düzeni kaybolmaktaydı. 1900’lü yılların başlarına kadar sanayi kapitalizmi büyüyerek ve gelişerek devam etmiştir. Bununla birlikte 1929 Buhranı gibi sert ve ciddi krizler yaşaması, ona eleştiriler gelmesine neden olmuştur.

kapitalist sistem

Kapitalizmin tarihine kısaca şöyle bir göz atacak olursak sistemin serbestlik derecesi arttıkça belli dönemlerde krizler ürettiğini görmekteyiz. Bu da demek oluyor ki sosyal kapitalizm de denen ve içerisinde asgari ücret, sendikal haklar ve sosyal ödemeleri barındıran çeşit olan klasik kapitalizme göre çok daha uygundur. Bu tür sistemde devletin müdahaleleri az da olsa bulunmakta ve sistemin kriz üretmesi asgariye indirilmeye çalışılmaktadır.

Bugün dünya üzerinde hâkim olan düşünce ve yönetim sistemi liberal demokrasi, onun da ekonomik sistemi kapitalizmdir. Buna ek olarak ifade etmemiz gerekir ki dünya üzerindeki kapitalist ülkelere baktığımızda çok farklı uygulamalar görmekteyiz. Yani Amerikan kapitalist sistemiyle Çin, Güney Kore ya da Rusya’da uygulanan kapitalizm aynı sistem değildir. Her ülke kendi dinamiklerine göre bu sistemi uyarlamış ve arzuladığı milli refaha ulaşmaya çalışmıştır. Bunu ifade ettikten sonra çok tartışmalı olan din ve kapitale yani sermayeye değinmek gerekir.

adam smith ve klasikler

Bu ekonomik sistem daha önce de ifade ettiğimiz gibi bir ekonomik sistemdir. Liberal demokrasi içinde kendine yer bulan bu ekonomik sistemin dine bakış açısı ise laiktir. Yani liberal demokrasi ve kapitalizm her dine eşit mesafede yaklaşmaktadır. Bu anlamda kişilerin inançları sistem tarafından hariç tutulmakta ve kişiler sadece ekonomik birer birey olarak değerlendirilmektedir. Örneğin Japonya, Amerika ya da farklı inançlara sahip olan Kanada’da da liberal demokrasi ve kapitalizm bu ülkelerin inançlarından bağımsız olarak faaliyet göstermekte ve kısmi olarak da olsa başarılı olmaktadır.

Öte yandan kapitalist sistem yüksek kâr amacıyla aşırı serbest bırakılınca krizler üretmektedir. Sanayi kapitalizminden içerisinde türev ürünlerin de bulunduğu finansal kapitalist sisteme geçtiğimiz günümüzde tıpkı 2008 sub-prime-eşik altı konut kredilerinden kaynaklanarak tüm dünyası etkisi altına alan finansal kriz gibi krizlerin önlenmesi devlet düzenlemelerinin arttırıldığı daha adil ve sosyal bir kapitalist sistem de mümkün olacaktır. Son olarak belirtmek gerekir ki sağlıklı kapitalist bir sistemin işleyebilmesi için liberal sistemin de etkin bir şekilde çalışması gerekir.

Yani liberal sisteme ait hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, ifade özgürlüğü ve serbest seçimlerin yapılması gibi demokratik kurum ve kuralların işlerliği bu sistem için de çok önemli göstergelerdir.

Yorum yapın