İçindekiler
12–13 Haziran 2025’te İsrail ile İran arasında yaşanan ani ve sert askeri çatışma, Ortadoğu’da patlak verebilecek geniş kapsamlı bir savaşın sinyallerini verdi. Sadece iki gün süren bu karşılıklı füze atışı geriliminde insansız hava araçları, füze saldırıları ve siber operasyonlar kullanıldı. Önce İsrail İran’ın nükleer tesislerini ve askeri üst düzey komutanlarını öldürdü. Sonrasında da ise İran Tel Aviv ve Kudüs’e füze ile drone saldırıları düzenledi. Olay, uluslararası kamuoyunu alarma geçirdi ve “İsrail-İran savaşı ne kadar yakın?” sorusunu yeniden gündeme taşıdı.
On yıllardır süren “gölge savaşları“, suikastlar, siber saldırılar ve karşılıklı tehditler, bir gün kontrolden çıkıp topyekûn bir savaşa dönüşebilir mi? Bu yazıda, bu korkutucu ama bir o kadar da düşünülmesi gereken senaryoyu, bir düşünce deneyi olarak ele alacağız. Olası bir İsrail-İran savaşı riskini ne tetikleyebilir, böyle bir çatışma nasıl görünürdü ve en önemlisi, sadece bölgeyi değil, tüm dünyayı nasıl bir kaosun içine sürüklerdi?

Gelin, bu karmaşık denklemi ve olası sonuçlarını soğukkanlı bir şekilde masaya yatıralım. Bu yazıda, söz konusu çatışmanın arka planını, mevcut durumu ve olası dört savaş senaryosunu detaylı şekilde ele alacağız.
Kıvılcımdan Aleve: Potansiyel Savaş Nedenleri?
- Bir İsrail-İran savaşı riskinden bahsederken, akla gelen ilk ve en önemli tetikleyici unsur, şüphesiz ki İran’ın nükleer programıdır. İsrail, kendi varlığına yönelik en büyük tehdit olarak gördüğü İran’ın nükleer silah elde etmesini “kırmızı çizgisi” olarak defalarca deklare etti. Uluslararası diplomasi yollarının tamamen tıkanması ve İran’ın nükleer bomba yapmaya çok yaklaştığına dair kesin bir istihbarat alınması, İsrail’in önleyici bir askeri müdahalede bulunması için en büyük gerekçe olabilir. Bu, fitili ateşleyecek en olası senaryoların başında geliyor.
- İkinci bir tehlikeli senaryo ise, yıllardır devam eden “gölge savaşı”nın kontrolden çıkmasıdır. İranlı bir nükleer bilim insanına veya üst düzey bir komutana yönelik ses getirecek bir suikast, ya da İran’ın İsrail’in kritik altyapısına yönelik büyük bir siber saldırı düzenlemesi, doğrudan bir misillemeyi tetikleyebilir. Şu ana kadar genellikle vekiller üzerinden yürütülen bu düşük yoğunluklu çatışmanın, bir anda iki devletin doğrudan karşı karşıya geldiği bir sıcak savaşa evrilmesi an meselesi olabilir.
- Üçüncü olarak ise; İsrail-İran savaşı fitili, doğrudan iki ülke arasında değil, bölgedeki vekilleri (proxy) üzerinden de ateşlenebilir. Örneğin, Lübnan’daki Hizbullah’ın İsrail’e yönelik kapsamlı bir roket saldırısı başlatması veya İran destekli Suriye ve Irak’taki milislerin bölgedeki İsrail veya ABD hedeflerine saldırması, İsrail’in doğrudan İran’ı sorumlu tutarak karşılık vermesine neden olabilir. Bu tür bir “vekiller savaşı”nın tırmanması, ana aktörleri kaçınılmaz bir şekilde sahneye çekecek

Arka Plan: Gölge Savaşın On Yılı
İsrail ile İran arasındaki düşmanlık yeni değil. Son on yıldır iki ülke, doğrudan savaşmaktan kaçınarak birbirlerine karşı gölge savaş yöntemlerini kullanıyor:
- İsrail’in Suriye’deki İran üslerine yönelik hava saldırıları
- İran’ın Lübnan’daki Hizbullah ve Gazze’deki Hamas gibi vekil güçlere verdiği destek
- Kritik altyapılara yapılan siber saldırılar (örneğin, İran nükleer tesisleri ve İsrail’in su arıtma sistemleri)
- Bilim insanlarına ve askeri yetkililere yönelik suikastlar
Bu savaşın en görünür cephesi Suriye oldu. İsrail, son on yılda Suriye topraklarına yüzlerce hava saldırısı düzenleyerek, İran Devrim Muhafızları’nın ve en büyük vekili Hizbullah’ın sınıra yerleşmesini ve gelişmiş silah sistemleri transfer etmesini engellemeye çalıştı. Buna karşılık İran, “Direniş Ekseni” adını verdiği Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen’deki müttefikleri aracılığıyla İsrail’i bölgesel bir tehdit ağıyla çevreleme stratejisi güttü.
İsrail-İran Savaşı potansiyelinin diğer yüzü ise daha çok bir casus romanını andırıyor. İran’ın nükleer programı, bu gölge savaşın ana hedefi oldu. Natanz gibi nükleer tesislerdeki “gizemli” patlamalar, santrifüjleri hedef alan Stuxnet benzeri karmaşık siber saldırılar ve en önemlisi, İranlı nükleer bilim insanlarına yönelik suikastlar, bu savaşın en belirgin operasyonlarıydı. Bu eylemlerin arkasında genellikle İsrail’in istihbarat servisi Mossad’ın olduğu düşünüldü.
Bu karşılıklı operasyonlar, doğrudan çatışmayı engellemiş olsa da, bölgede tansiyonun sürekli yüksek kalmasına neden oldu.

12–13 Haziran Füzeler Çatışması Ne Anlama Geliyor?
İsrail-İran savaşı risklerini akıllara getiren çatışma 12 Haziran’da İsrail hava kuvvetlerinin İran’a yaptığı füze ve uçak saldırıları ile başladı. Benjamin Netanyahu‘nun “Yükselen Aslan” adını verdiği bu saldırıda nükleer programı yürüten 6 önemli İranlı bilim adamıyla beraber Bu saldırılarda İran Genel Kurmay Başkanı İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri’nin ve Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı Hüseyin Selami’nin hayatını kaybettiği öğrenildi.
Bu saldırının arkasından 13 Haziran 2025 tarihinde İran ordusu İsrail başkenti Tel Aviv’e yüzlerce füze gönderdi ve “Demir Kubbe” sistemini delen bazı füzeler askeri birlikler ve yerleşim yerlerine isabet etti. Bu olayların sonrasında İsrail’in Tebriz’i ve İran’ın da Tel Aviv’e saldırıları düşük ve yüksek yoğunluklu olarak devam etmektedir.
İsrail-İran Savaşı: Olası 2025 Senaryoları
Aşağıda, İsrail ve İran arasında çıkabilecek muhtemel dört savaş senaryosunu detaylı olarak inceleyelim:
1. Tam Ölçekli Bölgesel Savaş
Bu en kötü senaryoda, iki ülke arasındaki doğrudan çatışma hızla tüm bölgeye yayılır. Muhtemel gelişmeler şunlar olabilir:
- Hizbullah devreye girer: İran’ın desteklediği Hizbullah, İsrail şehirlerine binlerce roket fırlatabilir.
- Gazze’den eş zamanlı saldırılar: Hamas ve diğer gruplar da saldırıya katılır, İsrail iki cephede savaşmak zorunda kalır.
- Hürmüz Boğazı krizi: İran, petrol taşımacılığını hedef alabilir ve dünya enerji piyasalarını tehdit edebilir.
- ABD’nin müdahalesi: İran’ın ABD üslerini hedef alması halinde Washington’un savaşa dahil olması kaçınılmaz hale gelebilir.
Bu tür bir İsrail-İran savaşı durumu, hem sivil hem askeri anlamda büyük can kaybına, ekonomik çöküşe ve siyasi istikrarsızlığa yol açabilir.

2. Siber ve İstihbarat Savaşı
İsrail ve İran, teknolojik kapasitesi yüksek iki ülkedir. Dolayısıyla doğrudan çatışma yerine siber savaş ve istihbarat operasyonlarının yoğunlaştığı bir senaryo da olasıdır:
- Enerji altyapılarına saldırılar: Elektrik santralleri, barajlar ve ulaşım ağları hedef alınabilir.
- Veri sızıntıları ve bilgi savaşları: Casus yazılımlar ve veri sızdırmalar üzerinden psikolojik savaşlar yaşanabilir.
- Suikastlar: Bilim insanları, askerî yetkililer ve stratejik uzmanlar hedef alınabilir.
Bu senaryo, fiziksel çatışmadan uzak olsa da ekonomiler üzerinde ciddi tahribat yaratabilir.
3. Vekil Savaşların Derinleşmesi
İran doğrudan savaşmak yerine, her zaman olduğu gibi vekil güçler üzerinden İsrail’i yıpratmaya çalışabilir:
- Lübnan ve Suriye’den saldırılar: Hizbullah ve Iraklı Şii milisler daha aktif hale gelebilir.
- Yemen’den İsrail’e saldırılar: İran’ın desteklediği Husiler, İsrail’i Kızıldeniz üzerinden tehdit edebilir.
- Gizli silah sevkiyatları: İran, vekil güçlerini ağır silahlarla destekleyerek İsrail’i sürekli tehdit altında tutar.
İsrail ise buna karşı, özellikle Suriye ve Irak’taki İran varlıklarına yönelik nokta atışı operasyonlarını artırabilir.

4. İsrail’in İran Nükleer Tesislerine Saldırısı
İsrail uzun süredir İran’ın nükleer programını “varoluşsal tehdit” olarak görüyor. Eğer İran nükleer silaha çok yaklaşırsa, İsrail sınırlı ama etkili bir önleyici saldırı gerçekleştirebilir:
- Natanz, Fordow gibi tesisler hedef alınır: Derin yer altı nükleer tesisler bombalanabilir.
- Küresel piyasalar sarsılır: Petrol fiyatları fırlar, borsalar düşer.
- İran misilleme yapar: Balistik füzeler, vekil grupların saldırıları, ABD üslerinin hedef alınması gibi karşılıklar gelir.
- BM ve uluslararası diplomasi devreye girer: Ancak büyük güçler arasındaki bölünmeler nedeniyle etkili bir çözüm zor olabilir.
Bu İsrail-İran savaşı senaryosu, sınırlı askeri müdahale olarak tasarlansa da kolaylıkla tam kapsamlı bir savaşa dönüşebilir.
Yıkımın Ötesinde: Savaşın Bölgesel ve Küresel Sonuçları?
Yukarı saydığımız dört potansiyel İsrail-İran savaşı senaryosu da oldukça tehlikeli ve risklidir. Haziran 2025 çatışmaları henüz tazeliğini korurken Netanyahu ve Humeyni karşılıklı savaş çağrılarına ve suçlamalarına devam etmektedir. Gelin şimdi de bu savaş senaryolarının potansiyel sonuçlarını analiz edelim.
Olası bir İsrail-İran savaşının sonuçları, sadece iki ülkenin sınırları içinde kalmaz, domino etkisiyle tüm bölgeyi ve dünyayı bir kaosa sürüklerdi. En başta, her iki tarafta da yaşanacak büyük sivil kayıpları ve altyapı yıkımı, on yıllarca sürecek bir insani felakete yol açardı. Şehirlerin harabeye döndüğü, ekonomilerin çöktüğü ve milyonlarca insanın hayatının karardığı bir tablo ortaya çıkardı.
Savaş, kaçınılmaz olarak tüm Orta Doğu’ya yayılırdı. Hizbullah’ın savaşa girmesi Lübnan’ı, milislerin aktifleşmesi ise Suriye ve Irak’ı tam anlamıyla bir cehenneme çevirirdi. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi Körfez ülkeleri de, hem İran’ın olası hedefleri arasında yer aldıkları hem de ABD ile müttefik oldukları için kendilerini bir anda savaşın içinde bulabilirlerdi. Bölge, daha önce hiç görülmemiş bir istikrarsızlık sarmalına girerdi.
Ekonomik sonuçları ise tüm dünya hissederdi. Daha önce de belirttiğimiz gibi, Hürmüz Boğazı’ndaki bir kriz, petrol fiyatlarını rekor seviyelere çıkarırdı. Bu durum, küresel bir enflasyon dalgasına, tedarik zincirlerinin kopmasına ve dünya borsalarında büyük çöküşlere neden olarak 2008 krizini bile gölgede bırakabilecek büyük bir küresel ekonomik resesyona yol açardı. Enerjiye bağımlı tüm ülkeler, bu krizden ağır şekilde etkilenirdi.

Nükleer Riskler ve Mülteci Krizi
Böyle bir çatışma, büyük bir mülteci krizini de tetiklerdi. Savaştan ve yıkımdan kaçan milyonlarca insan, komşu ülkelere ve Avrupa’ya sığınmaya çalışırdı. Bu durum, hem komşu ülkeler üzerinde inanılmaz bir baskı yaratır hem de Avrupa’da yeni sosyal ve siyasi krizlere neden olurdu. Suriye krizinin yarattığı etkilerin katbekat fazlasını görmek işten bile olmazdı.
Ve belki de en korkutucu sonuç, savaşın nükleer bir tırmanma riski taşıması olurdu. Her ne kadar konvansiyonel bir savaş olarak başlasa da, taraflardan birinin yenilgiye uğraması veya köşeye sıkışması durumunda, nükleer silah kullanma seçeneğini (eğer varsa) veya kirli bomba gibi kitle imha silahlarını gündeme getirme ihtimali, tüm dünyayı bir nükleer felaketin eşiğine getirebilirdi. Bu, insanlığın karşılaşmak istemeyeceği en karanlık senaryodur. Tarihteki Arap-İsrail Savaşlarını unutmamak gerekir.
Küresel Güçlerin Rolü
ABD, Rusya, Çin ve Avrupa ülkeleri, böyle bir savaşın çıkmasını önlemek için kritik role sahip. Özellikle:
- ABD: İsrail’in en büyük müttefiki olarak her an sahaya inebilir.
- Çin ve Rusya: İran ile ekonomik ve askeri ilişkilerini derinleştiriyorlar.
- AB: Diplomatik çözüm için baskı yapıyor fakat etkisi sınırlı.
Haziran 2025’teki olayda, küresel güçlerin hızlı ama zayıf tepkisi dikkat çekti. Bu da bölgesel krizlerde uluslararası sistemin yetersizliğini gösteriyor. Yani G-20 gibi yeni birliklere ihtiyaç var.
12–13 Haziran 2025’teki İsrail-İran Savaşı provası, Ortadoğu’nun barut fıçısı olduğunu bir kez daha kanıtladı. Tarafların temkinli davranarak büyük bir savaşı önlemesi önemli bir gelişme olsa da, her an benzer bir kriz yaşanabilir.
Tam ölçekli bir savaş hâlâ önlenebilir. Ancak bu, yalnızca diplomatik kanalların açık tutulması, vekil güçlerin kontrol altına alınması ve kırmızı çizgilerin net biçimde belirlenmesiyle mümkündür.
Geleceği belirleyecek olan şey, bu iki ülkenin çatışmayı nasıl yönettiği kadar, küresel güçlerin ne kadar etkili bir arabuluculuk rolü oynayabildiğidir.