bismarck hayatı

Bismarck: Alman Tarihinin En Güçlü Adamı!

1815 yılında bugünkü Almanya’nın kuzeyinde yer alan Bundenburg eyaletinde dünyaya gelen Otto Von Bismarck şanslı bir çocukluk yaşamıştır. Birçok önemli adamın çocukluğunun aksine, onun küçüklük dönemleri bolluk içinde geçmiştir. Yani Otto, toprak sahibi aristokrat bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Dönemin koşullarına göre oldukça iyi ve sağlıklı beslenmesi sayesinde fiziksel olarak yaşıtlarına göre daha güçlü ve üstün bir gelişim göstermiştir. Daha küçük yaşlarda siyaset ve hukuk ile ilgilenmeye başladı. Üniversite çağına gelince tam da istediği gibi hukuk okuma şansı yakaladı ve Göttingen Üniversitesinde hukuk okuyarak mezun oldu. Mezun olduktan sonra bir süre hukuk işiyle ilgilendi. Fakat onun siyasete olan derin ilgisi onu yavaş yavaş siyasete doğru itmeye başlamıştı. Zengin ve tanınan bir aileden geliyor olması da siyasi arenada önünü açan önemli bir etken olmuştur.

bismarck kimdir

Pos bıyıklarıyla bakıldığında her ne kadar bir komünist gibi görünce de kendisi aslında oldukça muhafazakâr ve anti-komünist görüşlere sahipti. Bu keskin görüşleri onu 1847 yılında mecliste milletvekilliğine taşımıştır. O dönemi kısaca özetlemek gerekirse güney Almanya olarak bilinen alan Katolik Alman prensliklerinden oluşuyordu. Öte yandan kuzey Almanya olarak bilinen yer Prusya devleti olarak tek parçaydı. İçerisinde liberallerin de yer aldığı bu devlet bir konfederasyon şeklindeydi. Yani bir birlik sağlanmalıydı ama bunu kim ve nasıl sağlayacaktı? Birliğin kurulması tabii ki çok güzel bir hayaldi. Bunun gerçekleşmesi halinde bütün bir millet mutlu ve muhtemelen de refaha kavuşmuş olacaktı. Öte yandan, her güzel şey gibi bu da zahmetli bir işti.

Bu noktada Alman Birliğinin önündeki en temel üç engel şöyleydi;

  • Mezhep Farklılığı: Kuzey Protestan ancak güney bölgesi Katolik’ti. Bu da o dönem için başlı başına önemli bir farklılıktı.
  • Fransız etkisi: Fransa, güneydeki bölgelerle hem mezhepsel olarak aynı ve hem de tarihten gelen derin bir ilişkiye sahipti. Bu nedenle ilgili alanda kalan prenslikler kendilerini kuzeydeki ırkdaşlarından çok Fransa’ya daha yakın görüyorlardı.
  • Avusturya etkisi: O dönemin Avusturya’sının içinde Güneydeki Alman prenslikleriyle akraba ve yakın olan ciddi bir nüfus vardı. Bu da Bismarck’ın kafasındaki birliğin önündeki ciddi engellerden biriydi.
otto von bismarck biyografi

O dönemlerde sanayi devriminin de etkisiyle bütün Avrupa’da sert değişim rüzgarları esiyordu. Fransız ihtilalinin de milliyetçi etkilerini başta imparatorluklar olmak üzere bütün krallıklar hissediyordu.

1848 yılında Avrupa devletlerini sarsan bu devrimsel hareketler Prusya’yı da etkilemişti. O dönemde Otto Von Bismarck, bu tür milliyetçi ve liberal hareketlerin orduyla ezilerek bastırılması gerekliliğini savunuyordu. Ona boşuna “kan ve demir” görüşünün savunucusu dememişlerdir. O dönem bu görüşler aşırı şiddete gerek kalmadan bastırılmıştır. Bununla birlikte onun halk arasında bilinirliği de git gide artmaktadır. En nihayetinde kendisi için bir terfi anlamına gelen Rusya büyükelçiliği görevine başlayan kahramanımız sonrasında kısa süre de olsa Fransa büyükelçiliği görevini yürütmüştür. Bu görevleri sırasında gelecekte kimi zaman savaşacağı kimi zaman da ittifak kuracağı bu devletleri, liderleri ve geleneklerini yakından tanıma fırsatı bulmuştur. Hatta buradaki izlenimlerini bütün siyasi hayatını kaleme aldığı “Düşünceler ve Hatıralar” adlı kitabında detaylı şekilde anlatmıştır. Ona göre Rusya, yanına alması gereken bir müttefik adayıdır. Öte yandan Fransa ise yenmesi gereken ve Alman Birliği’nin önündeki en büyük engeldir.

bismarck hayatı kısaca

Nihayetinde git gide tanınırlığı, siyasi gücü ve bürokrasideki egemenliği artan Otto Bismarck, kral I.Wilhelm tarafından başbakanlığa getirilmiştir. Burada, tarih ve kısmetin de öneminden bahsetmek gerekir. Dönemin kralı, ülkenin bir savaşa doğru gittiğini görmekte ve dönemsel olarak cereyan eden iç karışıklıkları da gidermek için askeri harcamaların arttırılması gerektiğini savunmaktaydı. Bu görüşü meclisteki liberaller tarafından kabul edilmeyince o da çareyi kendisine yakın görüşteki Bismarck’ı başbakan olarak atamada bulmuştur. O da mecliste yaptığı meşhur konuşmasında Alman Birliğinin sadece nutuk atarak ya da bürokrasiyle değil “kan ve demirle” gerçekleşmesinin mümkün olduğunu belirterek gelecekte alacağı “Demir Şansölye” lakabının ilk adımlarını atmıştır. Bu arada kendisi ayrıca dönemin komünist rüzgârına karşın işçi sınıfının gönlünü almak için sigorta uygulamaları ve emeklilik gibi uygulamaları Avrupa’da ilk defa başlatan vizyoner bir liderdir.

Göreve başladığında uzun yıllardır planladığı ve bürokraside işlediği büyük birliğin kurulması için gerekli aşamaların hayata geçmesi gerektiğini düşünüyordu. Kutsal görev için her şey hazırdı ve hayaller ancak büyük savaşlarla gerçekleşecekti. Bismarck bunun için hazırdı ve artık kral ile halkı da hazırlaması gerekiyordu.

almanya kurucusu

İlk olarak kafasında yukarıda da saydığımız üç ciddi engeli nasıl aşacağını tasarlamıştı. Fransız tehlikesini atlatmak için Rusya’yı yanına çekmeliydi ve 1863 yılında Polonya krizinde Rusların yanında yer alarak bunu sağladı. Sonrasında ise ufak tefek imtiyaz antlaşmalarıyla Fransa’nın gururunu okşamıştır. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki Avusturya’yla savaşması gerektiğini zaten biliyordu. Bu savaş öncesi ortamı hazırlamaya çalışmaktaydı. Öncesinde kuzey sınırındaki ufak bir sorunu çözmesi gerekliydi. Göreve geldiğinde meclisi feshedip kralın üzerinde yetki olmadığını belirten Otto, sonrasında gözünü Danimarka’ya dikmiştir. Döneminde Danimarka’sının Prusya sınırında yer alan Holstein ve Schleswig şehir düklüklerinde hak iddia etti ve 1864 yılında bu ülkeye savaş açarak Schleswig’i kendi sınırlarına kattı. Holstein’in ise kısa vadede Avusturya tarafından alınmasına ses çıkarmamıştır. Sonuçta bürokrasi dediğimiz şey uzun soluklu bir maratondur. O an kendisini hazır hissetmediği için bıraktığı bir düklüğü ve çok daha fazlasını orta vadede Avusturya’nın elinden almayı zaten kafasına koymuştu.

Sıra artık Avusturya’ya gelmişti. Döneminde göre geri tüfekler kullanan Avusturya’yı kendi modern silahlarıyla yeneceğini bilen Bismarck güney sınır komşusunu çok rencide etmeyecek kadar yenerek Avusturyalıların barış antlaşması teklifini kabul edecekti. 1865 yılında Holstein’i işgal eden Almanlar ile Avusturya 1866 yılında savaşmış ve Bismarck ordusu büyük bir zafer elde etmiştir. Herkes Viyana’ya kadar gidip Avusturya’ya ölümcül bir darbe vurmak isterken o, bürokratik ve siyasi dehasını konuşturmuştur. Yani, o, bir sonraki hedefi olan Fransızlarla savaşırken Avusturya’nın Fransa ile ittifak kurup ordusunu savaş anında güneyden vurmasını engellemek adına onlarda bir Alman nefreti uyandırmadan yenmeyi yeterli görmüştü.

alman birliğini kuran adam

Artık sıra asıl büyük savaşa gelmişti. Hayallerindeki Alman Birliğinin önündeki en büyük engel olan Fransa ve 3. Napolyon’a karşı savaşmanın zamanı gelmişti. Kral I.Wilhelm Bismarck aksine bu savaşa pek istekli değildi. O ise Fransızları bozguna uğratmak için neredeyse mazeret arıyordu. Tıpkı 2.Dünya Savaşı başlangıcı gibi bu savaşın başlangıcında da bir kıvılcım yanacaktı. Bu kıvılcımın yeri de İspanya oldu. Yeni kralın Alman kökenli olmasını kabul etmeyen Fransa lideri 3.Napolyonun Prusya liderine çektiği telgrafı kısaltıp biraz da bağlamından koparan Bismarck hem Alman hem de Fransız kamuoyunu ustalıkla manipüle ederek savaşı çıkarmıştı. Fransızlar, kendilerine gereğinden fazla güvenip sokaklarda şenlikler yaparak coşkulu bir şekilde “Berlin’e Berlin’e” çığlıkları atmaya başlamıştı. Halbuki, Prusya uzun süredir bu savaşa hazırlanıyordu ve daha savaşın ilk günlerinde Fransızları perişan etmeye başlamışlardır.

Sedan Muharebesi savaş için kritik bir rol oynamıştı ve burada 3.Napolyon Prusyalılara esir düşerek teslim oldu. Bismarck Fransızlara Frankfurt barışını dayatıp büyük bir tazminat ile uzun yıllar sorun haline dönüşecek Alsas-Loren bölgesini de ilhak ederek Alman toprağı yapmıştır. Ayrıca bu savaş sonrasında Alman Birliği kurulup kuzey ve güney bölgeler birleşerek Alman İmparatorluğu haline gelmiş ve bu imparatorluğu ilk şansölyesi de Bismarck olmuştur. Fransa’da Versay Sarayında imzalanan bu barış antlaşması Fransızlar için oldukça küçük düşürücü olmuştur. Bu sarayın adını Birinci Dünya Savaşı sonrası Almanların aldığı ağır mağlubiyet sonrası imzalamak zorunda kaldıkları ağır antlaşmadan da hatırlayacağız. Ayrıca savaş sonrasında Fransa’da hanedanlığı tekrar sona erdirip yeniden cumhuriyet rejimine geçişe neden olmuştur.

bismarck ölümü

Şansölye olduktan sonra Alman halkındaki desteği artan Otto Von Bismarck görevden alındığı 1890 yılına kadar özellikle ilk yıllarında başarılı sayılacak bir dönem geçirmiştir. Dış politika ve uluslararası ilişkilerde büyük bir dâhilik gösteren kahramanımız iç politikada aynı başarıyı gösterememiştir. Yani dış politikadaki esnek ve uzlaşıcı tutumunun aksine içeride baskıcı ve totaliter bir rejim yanlısıdır ve bu da zamanla halktaki desteğini kaybetmesine yol açmıştır. Özellikle kamu açıklarını vergileri arttırarak kapatmaya çalışması halkta git gide tepkiye yol açmıştır. Ayrıca kendisi de büyük bir toprak sahibi, yani zengin bir aristokrattır ve biraz da bu nedenle zamanla halktan koptuğu düşünülmektedir.

II.Wilhelm döneminde seçimlerin kaybedilmesi sonrası krala yaptığı monarşi ilanı talepleri kabul görmeyince görevden ayrılmak zorunda kalmıştır. Kendisi her ne kadar demir ve kan tarafında olsa da iç siyasette bunu yapmamış ve görevden ayrılmasını bilmiştir.1890’da görevden ayrıldıktan sonra hayatı hakkında kitabını yazan Otto, bundan 8 sene sonra yani 1898 yılında ölmüştür. Onu diğer politikacı ya da komutanlardan farklı kılan özelliği; onun sadece masa başında ya da sahada başarılı değil hem sahada hem de masa başında başarılı olmasıdır. Yani hem iyi bir bürokrat ve hem de iyi bir askerdir. Öldüğü zaman arkasında büyük bir Alman İmparatorluğu bırakan Bismarck, Alman tarihinin en büyük lideridir.

Bir yanıt yazın

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön