İçindekiler
Sarı dağınık saçları ve sert söylemlerini düşünün… Marjinal söylemleri ve tarzı ile aslında bir televizyon ve şov adamı imajı çizmekte. 🙂 Aslında hepimiz onu 2016 yılındaki ABD seçimlerinde, kazanmasına pek ihtimal verilmeyen sıra dışı ABD başkan adayı olarak tanımıştık. Sonrasında ise bütün anketleri ve beklentileri ters köşe yaparak Amerika’nın 45.başkanı seçildiğinde, herkes onun adını internette aratarak aslında kim olduğunu araştırmaya başlamıştı bile. 🙂 Evet, Donald Trump…
Sonuçta 2025 Ocak ayında Amerika’nın 47.başkanı olarak göreve başlayan bu marjinal bu lider, en son Mart 2025 döneminde Ukrayna Lideri Zelenski’yle medyanın ve bütün dünyanın gözü önünde yaptığı tartışmayla gündeme geldi. Bu bağlamda şurası muhakkaktır ki; önümüzdeki dört yıl ABD’yi yönetecek bu sıra dışı kişiliği konuşmaya devam edeceğiz. Onu anlamak için siyaset öncesi hayatına ve belki de çocukluğuna dair izleri takip etmek çok önemli olacaktır.

Donald Trump Kimdir? Erken Yaşamı ve İş Dünyası
Amerika’nın sıradışı eski başkanı, 2024 Amerikan Başkanlık seçimlerine doğru ilerlediğimiz bu dönemde yine gündemdedir. Hala onun başkan adayı olup olamayacağı konusunda çeşitli mahkemelerden çeşitli kararlar çıkmaya devam ediyor. İşin ilginç yanı mevcut başkan Joe Biden’ın popülaritesi anketlerde git gide azalırken MAGA (Make America Great Again – Amerika’yı tekrar muhteşem yap) hareketi ve Trump’ın oyları ve kamuoyu nezdindeki itibarı yine git gide artmaktadır.

Bu bağlamda, bu yazımızda internetteki diğer klasik ve sıkıcı biyografilerin dışına çıkarak Donald Jr. Trump’ın sıra dışı hikâyesini ele alarak aslında onun kim olduğu sorusuna farklı bir bakış açısıyla değineceğiz. Mesela, bugün göçmenlere karşı son derecede sert bir tutumda olan MAGA Hareketi liderinin aslında İskoçyalı ve Alman bir aileden geldiğini biliyor muydunuz?
Kısaca Hayatı, Siyasete Geçiş ve Başkanlık Dönemi
Baştan belirtelim ki Donald Jr. Trump 79 yaşındadır. Daha önce de belirttiğimiz gibi “sonradan ABD’ye göçen” beş çocuklu bir ailenin 1946 New York doğumlu bir ferdi olan Donald, liseyi terk ederek bugünkü fikirlerinin temelini oluşturan askeri akademiye girmiştir. Sonrasında ise sıradan sayılabilecek bir kolejde işletme eğitimi alarak babasının yanına, yani emlakçılık sektörüne girmiştir. İşin ilginç yanı askeri akademiyi bitirdikten sonra oldukça vatansever ve milliyetçi bir yapıda olmasına rağmen subay olmaya sıcak bakmayıp zengin olmayı tercih etmiştir. 🙂
Babasının emlak işinde git gide büyümesi onu etkilemiştir. Donald, işletme eğitimini bitirip babasının yanında işe girdiğinde babası artık zengindi ve işleri bayağı büyütmüştü. Bununla birlikte sonradan Trump’ın geldiği seviye ile karşılaştıracak olursak, babası onun yanında zengin bile sayılmayacaktır 🙂 New York’ta yüzlerce inşaat yapmış ve Plaza Hotel, Tam Mahal Hotel ve Trump Towers gibi projeleriyle çok ün ve para kazanmıştır. Yani hakkını teslim etmek lazım, dostlarının söylediği gibi “O, çok iyi bir satıcıdır ve kendini pazarlamayı da çok iyi bilir.” O dönemde parayı bulduktan sonra amacı her zaman Hollywood’da bir yapımcı olmaktı ve ışıkların hep kendisini göstermesini amaçlamaktaydı.

2000’li yılların başına kadar bir emlak imparatorluğu kurmuş olması onun popülaritesini arttırmıştı. O döneme kadar belli dönemlerde iş dünyasında inişler çıkışlar yaşamış olsa da hep belirli ve tabi yüksek bir zenginlik seviyesinde kalmayı başarmıştır. İlgili dönemde emlak kralına dönüşmüş ve FORBES en zengin iş adamları listelerine de girmeyi başarmıştır. Çalkantılı evlilik hayatları ile ayrılıkları konusuna hiç girmiyoruz bile 🙂 Tam da bu noktada “The Apprentice” şov programını yapmaya başlamış ve gerçekten de bu alanda da başarılı olmuştur.
Bu programda aslında biraz da “Kovuldun!” sözüyle ünlü oldu. Yetişkin Amerikalıların büyük bir çoğunluğu bu program ve meşhur olan replikleri sayesinde artık onu tanıyordu 🙂 Yarışma uzun bir zaman sürdü. Yarışmacılar onun şirketlerinde çalışma fırsatı yakalamak için kıyasıya mücadele ettiler ve çoğu onun tarafından “Kovuldun!” repliğiyle elendi.
Donald ABD Başkanı! Tartışmalı Anlar ve Medya İlişkileri

Her ne kadar daha önceleri de başkanlığa aday olacağını ima eden ancak olmayan Donald, 2015 Haziran döneminde artık ABD başkanlığına aday olduğunu açıklamıştır. Bu bağlamda cumhuriyetçilerin adayı, eski ve klasik muhafazakâr söylemler ile yola çıkmıştır. (Bakınız MAGA :)) Kampanya dönemi boyunca Müslümanlara, Meksikalı göçmenler başta olmak üzere bütün göçmenlere karşı olumsuz bir dil kullanan ve çok para harcayan Trump’ın seçimi kazanmasına imkân verilmemekteydi.
Demokratların adayı rakibi Hillary Clinton’ın seçimi çok rahat bir şekilde kazanacağı beklenmekteydi. Bütün yabancıların ülkeden atılması gerektiği gibi marjinal fikirler sunan, siyahi vatandaşların da tepkisini çeken bir adayın kazanması çok uç bir fikir olarak görülmekteydi. O, ayrıca Putin ve Rusya’yla daha iyi ilişkiler kuracağını, Kuzey Kore lideri ile de diyalog kurulması gerektiğini belirtmekteydi.
Kasım 2016’da bütün dünyayı şok ederek Hillary Clinton’ı geçerek ABD Başkanı seçilen Donald Trump, 20 Ocak 2017’de resmi olarak göreve başladı. Bu noktada, Trump’ın 3 milyon daha az oy almasına rağmen Amerika’daki eyalet delegesi ve başkanlık seçim sistemi nedeniyle daha çok delege alarak seçimi kazandığını belirtelim. Başkanlık dönemi boyunca doğumla gelen vatandaşlığın kaldırılması, Amerikan vatandaşlığının kısıtlanması ve vize verilen ülkelerden bazılarının askıya alınması gibi sansasyonel ve siyahi ile göçmenlerin tepkisi çekecek uygulamalara imza atmıştır.
Rusya, Putin ve Kuzey Kore gibi ülkelerle ilişkileri ve 2016 seçim kampanyasında seçmen verileri üzerinden manipülasyon yaptığı gibi suçlamalarla çalkantılı bir başkanlık dönemi yaşayan Trump, bunun aksine ekonomik olarak iyi bir başkanlık dönemi geçirmiştir. Onun döneminde ABD, büyüme ve işsizlik rakamları çok olumlu gelişmiştir. Aslında 2020 ABD başkanlık seçimlerine yaklaşılırken kamuoyunda ve anketlerde onun ikinci defa Amerikan Başkanı seçileceğine neredeyse kesin olarak bakılmaktaydı. Öte yandan, 2019 Aralık dönemine gelindiğinde dünyayı sarsan Covid-19 virüsü ABD başkanlık seçimlerini de vurmuştur.
Dönemin başkanı Trump’ın başlarda virüsü “sıradan grip” gibi gördüğünü belirtmesi, sonrasında “dezenfektan içilmesini” önermesi gibi olaylar onun ABD kamuoyunda imajını sarstı. Ayrıca aşının bulunmasının gecikmesi de onu köşeye sıkıştırıyordu.

2025 Trump ile Yeniden Başkanlık
Nihayetinde 2020 Kasım ayında gerçekleşen ABD başkanlık seçimlerinde demokratların adayı Joe Biden Donald Trump’ı geçerek Amerika’nın 46.başkanı olarak seçilmiştir. Konu hakkında geçmiş tarihli olsa da Trump kazanabilir mi yazımızı okumanızı öneririz. Geldiğimiz noktada 5 Kasım ABD seçimleri geçmişken ve 2025 yılı Mart ayındayken onun en az dört sene de daha ülkeyi ve bir nevi dünyanın önemli bir kısmını da yöneteceği açıktır.
Öte yandan kariyerinde ve hayatında 6 Ocak 2021 Capitol Hill baskını kara bir leke olarak kalmaya devam edecektir. Hatırlanacağı üzere seçim sonuçlarının değiştirildiğini ve yasal olmadığını belirterek tanımadığını belirten Trump, kendi destekçilerini seçim sonuçlarına karşı durmaları için sonuçların resmi olarak onaylanacağı ABD kongre binasına yürümeleri konusunda yönlendirmişti. Kongre binasını basan ve polisle çatışan yandaşları 5’i polis memuru olmak üzere toplam 9 kişinin ölümüne neden olmuştur.

Bununla bağlantılı olarak belirtmemiz gerekir ki; Amerikan tarihinde iki defa “impeachment” de denen “azil yargılaması” yaşayan başkanın kendisi olduğunu düşünürsek önüne aday olma konusunda ciddi engeller vardı ancak bu engellerin hepsini alıp bütün salıncak eyaletleri de kazanarak tekrar Amerikan Başkanı olmayı başarmıştır. Ayrıca Amerikalıların gözünde her ne kadar aşırı ve sağ bir aday olarak görülse de onun büyük bir vatansever ve Amerikan milliyetçisi olduğunu düşünen Amerikan sayısı da hiç de az değildir.
Bu arada onun ülkesinin karşısındaki en büyük tehlike olarak Çin’i görmesi nedeniyle Rusya’yı yanına çekme stratejisini izlediğini söylemek mümkündür. Zaten kendi ağzıyla “ülkemizin en büyük hatası Rusları Çin, İran ve Hindistan’ın yanına kendi ellerimizle itmek olmuştur.” söylemleri çok açıktır. 2025 yılı ve sonrasında Putin‘i kendi yanına çekip Çin’i yalnızlaştırma stratejisi izleyeceği çok açıktır. Bu gündemi de takip edip analiz ediyor olacağız.
İşte bu noktada onun sadece faşist bir sağcı mı yoksa büyük bir vatansever mi olduğu konusunu sizin takdirlerinize bırakıyoruz. 🙂