Categories: Kariyer Yazıları

Yorgun Değilsin: Tükenmişlik Sendromuyla Yüzleşme Rehberi

Sabah alarm çaldığında yataktan kazınarak mı kalkıyorsunuz? Eskiden keyifle yaptığınız işler artık anlamsız bir angarya gibi mi geliyor? İnsanlarla konuşmaya, sosyalleşmeye bile enerjinizin kalmadığını hissettiğiniz oluyor mu? Eğer bu sorulara “evet” diyorsanız, bilin ki yalnız değilsiniz. Modern dünyanın bize dayattığı o bitmek bilmeyen “yapılacaklar listesi“, sürekli “daha fazlası”nı hedefleme baskısı ve hiç durmayan tempo, birçoğumuzu yavaş yavaş tüketen sinsi bir canavara dönüştü. Adı: Tükenmişlik Sendromu (Burnout). Bu, sadece bir “yorgunluk” veya “kötü bir hafta” değil. Bu, fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak enerjinin tamamen bittiği, bir nevi ruhun sigortasının attığı bir durum.

Tükenmişlik sendromu, özellikle uzun süreli stresin etkisiyle ortaya çıkan, kişinin motivasyonunu, enerjisini ve yaşam sevincini kaybetmesine neden olan ciddi bir durumdur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), bu sendromu “işle ilişkili kronik stresin başarıyla yönetilememesi” olarak tanımlar. Sadece yorgunluk değil; ilgisizlik, başarısızlık hissi ve umutsuzluk da bu durumun temel belirtilerindendir.

Bu sendrom, sadece bireyin iş performansını değil, aynı zamanda sosyal ilişkilerini, aile hayatını ve genel sağlığını da olumsuz etkiler. Kimi zaman kişi farkında bile olmadan bu sürecin içine sürüklenebilir. Özellikle sağlık çalışanları, öğretmenler, beyaz yakalılar ve yoğun tempoda çalışan bireyler tükenmişlik riski altındadır.-

Gelin, bu modern zaman vebasını birlikte tanıyalım ve o sigortayı tekrar nasıl kaldıracağımızın yollarını arayalım.

“Tükenmişlik Sendromu” Tam Olarak Ne Demek? Stres?

Tükenmişlik sendromunu genellikle yoğun stresle karıştırırız ama aralarında önemli bir fark var. Stres, genellikle “çok fazla” ile ilgilidir: Çok fazla baskı, çok fazla sorumluluk, çok fazla meşguliyet… Bu durum sizi bir koşturmacanın içinde hiperaktif ve endişeli yapabilir. Tükenmişlik ise “yeterince” olmamasıyla ilgilidir. Artık yeterince enerjinin, motivasyonun, umudun kalmamasıdır. Stres altındayken hala bir şeyleri düzeltebileceğinize dair bir umut taşırsınız; tükendiğinizde ise o umut ışığı sönmeye başlar. Bu, boş bir depoyla yola devam etmeye çalışmak gibidir; ne kadar gaza basarsanız basın, araba gitmez.

Bu sendrom, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından da tanınan, özellikle “başarılı bir şekilde yönetilemeyen kronik iş yeri stresi” sonucu ortaya çıkan bir durum olarak tanımlanıyor. Yani bu sizin kişisel bir başarısızlığınız veya zayıflığınız değil, uzun süre maruz kaldığınız olumsuz koşulların bir sonucu. Genellikle üç ana boyutu vardır: Aşırı duygusal ve fiziksel yorgunluk, işe ve hayata karşı artan zihinsel mesafe veya duyarsızlaşma (sinisizm) ve azalan profesyonel yetkinlik hissi. Yani hem piliniz bitiyor, hem etrafınızdaki her şey anlamsızlaşmaya başlıyor, hem de “Ben bu işi beceremiyorum” hissine kapılıyorsunuz.

Tükenmişliğin en sinsi yanı, yavaş yavaş gelmesidir. Bir sabah aniden tükenmiş olarak uyanmazsınız. Önce küçük sinyaller verir. Pazar akşamları başlayan o anlamsız sıkıntı, işe gitme isteksizliği, eskiden keyif aldığınız hobilerden bile zevk alamama hali… Başta bunları “geçici bir dönem” olarak adlandırıp görmezden gelirsiniz. Ancak zamanla bu durum normaliniz haline gelir ve bir bakmışsınız ki, hayatınızın renkleri solmuş, her şey siyah-beyaz bir filme dönüşmüş.

Bu durumu yaşayanlar genellikle kendilerini izole edilmiş hissederler. Herkesin bir şekilde hayatına devam ettiğini, başarılı olduğunu ama kendilerinin geride kaldığını düşünürler. “Neden herkes başa çıkabiliyor da ben çıkamıyorum?” sorusu zihinlerini kemirir. Bu yüzden tükenmişlik sadece bir enerji kaybı değil, aynı zamanda derin bir yalnızlık ve yetersizlik hissidir. Kişinin kendine olan inancını ve öz saygısını derinden yaralar.

Unutulmamalıdır ki tükenmişlik sendromu sadece iş hayatıyla sınırlı değildir. Özellikle bakım veren kişiler (hasta yakını, ebeveynler vb.), öğrenciler veya hayatında büyük zorluklarla mücadele eden herkes bu sendromu yaşayabilir. Sürekli olarak başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarınızın önüne koymak, mükemmeliyetçilik, sürekli “hayır” diyememek gibi kişisel özellikler de bu süreci tetikleyebilir. Yani bu, sadece çok çalışan CEO’ların değil, hepimizin kapısını çalabilecek bir durumdur.

Tükenmişlik Sendromunun Belirtileri Nelerdir?

Vücudumuz ve zihnimiz, bir şeyler ters gittiğinde aslında bize sürekli sinyaller gönderir. Önemli olan bu sinyalleri zamanında fark edip dinlemektir. Tükenmişlik sendromunun alarm zilleri de oldukça belirgindir.

  • En başta gelen ve en bariz belirti, kronik yorgunluktur. Bu, “Dün gece az uyudum, ondan yorgunum” gibi basit bir yorgunluk değildir. Ne kadar uyursanız uyuyun, ne kadar dinlenirseniz dinlenin geçmeyen, kemiklerinize işlemiş gibi hissettiğiniz derin bir bitkinlik halidir. Sabahları güne başlamak için gereken enerjiyi kendinizde bulamazsınız.
  • İkinci büyük belirti grubu, duygusal ve zihinsel alanda ortaya çıkar. Hayata ve işe karşı belirgin bir isteksizlik ve sinizm (alaycılık, umursamazlık) başlar. Eskiden anlamlı bulduğunuz, tutkuyla yaptığınız işler artık size boş ve anlamsız gelir. Motivasyonunuzu tamamen kaybedersiniz. Buna ek olarak, insanlara karşı sabrınız azalır. En küçük olayda bile kolayca sinirlenir, sevdiklerinize karşı tahammülsüzleşirsiniz. Kendinizi sürekli bir “bunalmışlık” ve “kapana kısılmışlık” hissi içinde bulursunuz.
  • Davranışsal olarak da değişimler gözlenir. Kendinizi sosyal ortamlardan geri çekmeye başlarsınız. Arkadaş buluşmalarını, aile ziyaretlerini iptal etmek için bahaneler üretirsiniz çünkü kimseyi görecek haliniz yoktur. Sorumluluklardan kaçma eğilimi artar. İşleri sürekli erteler, son dakikaya bırakırsınız. Eskiden titizlikle yaptığınız işleri artık baştan savma yapmaya başlarsınız. Hatta bazıları, bu bunalmışlık hissiyle başa çıkmak için sağlıksız yöntemlere (aşırı yemek, alkol, vb.) yönelebilir.

Fiziksel belirtiler de bu tabloya eşlik eder. Tükenmişlik, vücudunuzda somut etkiler yaratabilir. Sık sık yaşanan baş ağrıları, kas gerginlikleri, mide ve bağırsak sorunları (şişkinlik, ağrı vb.) oldukça yaygındır. Bağışıklık sisteminiz zayıflar ve eskisinden daha kolay hasta olmaya başlarsınız. Uyku düzeniniz bozulur; ya uykuya dalmakta zorlanırsınız ya da gece sürekli uyanırsınız. Tüm bu fiziksel rahatsızlıklar, aslında ruhunuzdaki yangının bedeninize yansımasıdır.

Son olarak, bilişsel yeteneklerinizde de bir düşüş fark edebilirsiniz. Dikkatini toplamakta, odaklanmakta zorlanırsınız. Unutkanlık başlar. Eskiden kolayca çözdüğünüz problemler artık gözünüzde büyür. Yaratıcılığınızın tükendiğini, yeni fikirler üretemediğinizi hissedersiniz. “Kafam durdu” veya “Beynim sisli gibi” ifadeleri, bu durumu yaşayanların sıkça kurduğu cümlelerdir. Bu belirtilerden birkaçını uzun süredir yaşıyorsanız, alarm zillerini duymazdan gelmemek ve bir şeyler yapma vaktinin geldiğini kabul etmek en önemli adımdır.

Peki, Neden? Burnout’a Giden Tehlikeli Virajlar

Tükenmişlik sendromu bir anda ortaya çıkmaz; birikimlerin bir sonucudur. Peki bizi bu sonuca getiren nedenler, o tehlikeli virajlar nelerdir? Bu nedenler genellikle iş hayatı, yaşam tarzı ve kişisel özelliklerimizin bir karışımıdır. İşle ilgili nedenlerin başında, aşırı iş yükü ve kontrol eksikliği gelir. Sürekli olarak yetiştirilmesi imkansız hedeflerle çalışmak, uzun saatler mesai yapmak ve buna rağmen işiniz üzerinde hiçbir söz hakkınızın olmadığını hissetmek, en büyük tükenmişlik tetikleyicilerindendir. “Ne kadar çabalarsam çabalayayım bir şey değişmiyor” hissi, insanın motivasyonunu tamamen yok eder.

İkinci bir önemli faktör, ödül ve takdir eksikliğidir. Yaptığınız işin, harcadığınız emeğin karşılığını (maddi veya manevi olarak) alamadığınızı hissettiğinizde, zamanla yaptığınız iş anlamsızlaşır. Bir teşekkür, bir takdir cümlesi veya adil bir ücretlendirme, insanın en büyük motivasyon kaynaklarındandır. Bu olmadığında, kendinizi değersiz ve sömürülmüş hissedersiniz. Bu da tükenmişliğe giden yolu oldukça kısaltır.

Sosyal ortamın ve ilişkilerin bozuk olması da bir diğer virajdır. İş yerinde destekleyici bir yöneticiye veya iyi anlaştığınız iş arkadaşlarınıza sahip olmamak, sizi yalnızlaştırır. Sürekli çatışma, mobbing veya adaletsizlik hissettiğiniz bir ortamda çalışmak, enerjinizi her gün sömürür. İnsan, sosyal bir varlıktır ve ait olduğu toplulukta kendini güvende hissetmek ister. Bu güven ortamı olmadığında, işe gitmek bile bir eziyete dönüşür.

Yaşam tarzı seçimlerimiz de tükenmişlikte büyük rol oynar. İş ve özel hayat dengesini kuramamak, sürekli işle meşgul olmak, dinlenmeye ve hobilere yeterince vakit ayırmamak, depoyu hiç doldurmadan sürekli harcamak gibidir. Yetersiz uyku, kötü beslenme ve hareketsiz bir yaşam da fiziksel enerjimizi düşürerek bizi tükenmişliğe karşı daha savunmasız hale getirir. Kendimize iyi bakmayı unuttuğumuzda, sistemin çökmesi kaçınılmaz olur. (Dostoyevski’den Yeraltından Notlar adlı kitabındaki ana karakteri anımsayalım.)

Tükenmişlik sendromu, modern yaşamın karanlık bir gerçeği olsa da, bir kader veya son durak değil. O, aslında vücudumuzun ve ruhumuzun bize gönderdiği acil bir durum sinyali: “Dur, bir şeyler çok yanlış gidiyor ve artık değiştirmen gerekiyor!” Şu ana kadar tükenmişlik sendromunun ne olduğunu, belirtilerini ve nedenlerini konuştuk.

Şimdi de tükenmişlik sendromuyla baş etme yollarını maddeler halinde sıralayalım.

  1. “Hayır” demeyi öğrenmek ve kaldırabileceğinden fazla sorumluluk almamak.
  2. İş ve özel hayat arasına net sınırlar koymak (mesai sonrası e-postalara bakmamak gibi).
  3. Gün içinde düzenli olarak kısa molalar vermek ve bu molalarda işten tamamen uzaklaşmak.
  4. Keyif veren, işle ilgisi olmayan hobilere ve sosyal aktivitelere bilinçli olarak zaman ayırmak.
  5. Uyku düzenini ve kalitesini öncelik haline getirmek.
  6. Düzenli olarak hafif veya tempolu egzersiz yapmak.
  7. Mükemmeliyetçiliği bırakıp, “yeterince iyi” olanı kabul etmeyi öğrenmek.
  8. Duyguları ve yaşanan zorlukları güvenilen bir dost, aile üyesi veya partner ile paylaşmak.
  9. Mindfulness (bilinçli farkındalık), meditasyon veya derin nefes egzersizlerini denemek.
  10. Durumun ağırlaştığını hissedince bir terapist veya psikologdan profesyonel destek almaktan çekinmemek.

KariyerYol

Recent Posts

İşte En İyi İngilizce Öğrenme Uygulamaları: İlk 10!

Günümüz iş dünyasında, o hayalindeki pozisyona ulaşmanın, uluslararası bir projede yer almanın veya sadece bir…

1 gün ago

J.R.R. Tolkien’in Unutulmaz Romanı Hobbit: Macera Sizi Çağırsa

Bazı insanlar düzenli ve sakin hayatı severler. Onlar için önceden planlanan şeyler güzeldir. Bugünkü kitabın…

1 gün ago

Ticari Kredi Çekerken Hayat Kurtaracak 8 Taktik

Ticari faaliyetlerin içinde biraz da olsa bulunan herkes bu işlerin zorluğunu bilir. İşletmeni büyütmek, yeni…

5 gün ago

Memura Yarı Zamanlı Çalışma Hakkı: A’dan Z’ye Rehber!

Türkiye gibi çalışması görece zor ülkelerde yaşayan bizler, iş ve özel hayat arasında o hassas…

5 gün ago

IELTS Akademik ve General Training Arasındaki 5 Temel Fark

Dijitalleşen dünyada yabancı lisan bilmenin önemini bildiğiniz için buradasınız. Artık bu konuya değinmeye ihtiyaç bil…

6 gün ago

Kumbara’da Ev Biriktirme Devri: Nedir Bu Gayrimenkul Sertifikası?

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde mülk sahibi olmanın zorluğunu tartışmaya gerek yoktur. "Bu devirde ev…

6 gün ago