İçindekiler
Bütün dünyanın kilitlendiği 5 Kasım ABD Başkanlık seçimlerine beş günden az bir süre kaldı. Bir tarafta Cumhuriyetçilerin adayı 45. Başkan Donald Trump, diğer tarafta ise Demokratların sürpriz adayı mevcut başkan yardımcısı Kamala Harris ABD’nin 47.başkanı olmak için yarışacaklar. Bu bağlamda, Amerikan tarihinin en başa baş seçimiyle karşı karşıya olduğumuz herkesin kabul ettiği bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Şu ana kadar tarihin en ilginç kampanya dönemini yaşadığımız açıktır. Sonuçta, bir başkan adayına iki defa suikast girişimi yaşandı ve ilk defa mevcut başkan sağlık durumu nedeniyle adaylıktan çekildi. Hatta son üç ay içerisinde anketlere göre ibre her iki taraftan yana da dönmüştür. Mesela Eylül-Ekim 2024 döneminde demokratların adayı önde iken Kasım ayına geldiğimiz şu dönemde Cumhuriyetçiler yine önde görünüyor. Peki, bu kıran kırana geçen seçimi son yüzlükte yaptığı atılımla Trump kazanıyor diyebilir miyiz? Yoksa Kamala son anda bir atak yapıp tekrar öne geçecek mi?

Bu noktada belirtmek gerekir ki; içerisinden geçtiğimiz dönemin en garip durumlarından birisi de anket şirketlerinin düştüğü durumdur. Normal şartlar altında böylesine önemli bir seçime girdiğimiz şu dönemde anket şirketlerinin bir adayı öne çıkarmasını bekleriz. Öte yandan bu seçim döneminde anket şirketleri sadece tarihin en başa baş seçimini yaşayacağımızı belirtmektedir. Bu durum da hem medyanın hem de seçmenlerin bu şirketlere biraz kızmalarına neden olmaktadır. Biz yazımızın başlığında en sonda söyleyeceğimizi en baştan söyledik. Bu tespitimizin gerekçelerini ise aşağıda sizlerin değerlendirmelerinize sunuyoruz.
Trump Kazanıyor (mu?)
En başta belirtmemiz gerekir ki ABD seçmenlerini çoğu her iki adaya da oy vermek istemiyor. Bununla birlikte oy verme kararlarında kötünün iyisini tercih ettiklerini belirtiyorlar. Bu bağlamda orta kesim ve kırsallarda muhafazakâr cumhuriyetçilerin ağırlıklı yaşadıkları yerlerde Trump’ın ezici üstünlüğü devam ederken daha batı ve kuzeydeki şehirlilerin bulunduğu bölgelerde Harris’in başarısı devam etmektedir. Bu noktada anket şirketlerinin tıpkı 2016’da yaptıkları gibi Donald ve Cumhuriyetçilerin oylarını olduğundan bir miktar düşük göstererek kararsız seçmenleri Demokratalara doğru itme çabaları olduğu ciddi bir iddiadır. Hatırlayacak olursanız 2016 yılında herkes seçimden önce Hillary Clinton galibiyetine kesin gözle bakarken seçim bütün dünyayı şok edecek bir sonuçla tamamlanmıştı. Hatta o dönem Amerikan derin devletinin bile şaşırdığı, anlaşmalarının zor olduğu bir adayın seçilme ihtimaline hazır olmadıkları vurguları yapılmıştı.

Kasım ayına geldiğimiz bugünlerde Donald Trump’ın en az %1 puan önde olduğu artık kabul edilen bir gerçektir. Bu başarıda onun artıları kadar rakibinin eksilerinin de payı olduğu bir gerçektir. Rakibinin eksilerini ayrı bir başlıkta ele alacağız. Şimdi Trump kazanıyor olgusunun nedenlerini maddeler halinde sıralayalım:
- Onun döneminde ekonominin çok daha iyi durumda olması.
- Dünyanın git gide daha büyük çatışmalara giriyor olması nedeniyle beliren muhafazakâr damar.
- İki defa suikast girişimine maruz kalması nedeniyle oluşan mağdur algısı.
- Vergileri azaltacağına dair söylemleri ile orta sınıfı kendine çekmesi,
- İthalat duvarları öreceğini, Amerikan işçisinin daha çok kazanmasını sağlayacağını belirterek işçileri yanına çekmesi,
- Yasa-dışı göçmenleri engelleyeceğini belirtmesi sonrası yasal göçmenlerin desteğini kazanması.
- Şu an anketlerde çok az farkla önde görülmesi nedeniyle kararsız salıncak eyalet (swing states) seçmenlerini kendine çekiyor olması.
- Yedi salıncak eyaletin beşinde önde olması. Salıncak eyaletleri kazanan ABD seçimlerini genelde kazanmaktadır.
Bu temel sebeplere irili ufaklı birçok ilave madde eklemek mümkündür ancak kanaatimize göre ABD 2024 Başkanlık seçimlerini cumhuriyetçilere getirecek temel sebepler en azından artı ve başarıları açısından bunlardır.

Harris Neden Kaybediyor?
Kendisine yazımızın en başında sürpriz aday dememizin bir nedeni var. Hatırlarsanız mevcut başkan Joe Biden, Haziran ayındaki skandal CNN canlı yayın tartışması performansı sonrasında adaylıktan vazgeçmek zorunda kalmıştı. O tarihe geri dönecek olursak kalan kısa zaman içerisinde Demokratların yeni bir aday çıkarıp topluma tanıtması için artık çok geçti. Eğer böylesine sürpriz gelişme olmasaydı demokrat partide hala çok güçlü durumda olan Obama, eşi Michelle Obama’yı muhtemelen adaylık için hazırlayacaktı. Her ikisinin de başkanlık kampanyasında sahaya indiklerini unutmamak gerekir. Bu açıdan bakacak olursak eski başkan ve eşinin onun için sahaya inmesi Kamala’nın ilk etapta oylarını arttırmıştı. Hatta Biden sonrası esen yeni ve genç aday rüzgârıyla anketlerde yaklaşık beş puan öne geçen Harris’e 47. Amerikan Başkanı gözüyle bakmaya başlamıştık. Peki, ne oldu da seçime beş gün kala artık Trump kazanıyor noktasına geldik?
İşte bu noktada Kamala Harris’in bu seçimi kaybetmesine neredeyse kesin gözüyle baktığımız için şimdiden seçimi kaybetme nedenlerini sıralamak isteriz:

- Mevcut Başkanın yardımcısı olduğu için onun eksilerinin de Harris’in hanesine yazılması en büyük sorundur.
- Yüksek enflasyon ve Amerikan halkının satın alma gücünün düşmesi siyasi olarak mevcut başkanın sorumluluğunda olduğundan yardımcısı olarak Kamala da büyük oy kaybı yaşamaktadır.
- Hispanik ve siyahi seçmenlerin ona desteği eski demokrat adaylara göre çok daha azdır. Bu da onun seçimi kazanma şansını neredeyse tamamen azaltmıştır.
- Kürtaj, İsrail-Gazze savaşı, İklim Krizi, Rusya-Ukrayna ve diğer güncel sorunlarda güçlü bir pozisyon alamıyor oluşu.
- Güçlü bir demokrat desteği olan ve Kennedy ailesinden gelen Robert Kennedy’nin ona değil de rakibi Trump’a destek vereceğini açıklaması. Bu noktada belirtmek gerekir ki bağımsız olarak aday olacağını açıklayan Kennedy, bazı anketlerde toplamda yüzde 5 oya kadar ulaşmıştır.
- Salıncak eyaletlerde desteğinin azalması.
- Yasadışı göçmenler konusunda esnek bir görüşe sahip olması nedeniyle ülkedeki yasal göçmenlerin ondan desteklerini çekmesi
Bu maddeler dışında da küçük çaplı da olsa bazı maddeleri saymak mümkündür.
Trump Kazanıyor Ya Anketler?
Bununla birlikte Harris’in seçimi kaybedeceğini ve bu maddelerin de olası mağlubiyetteki etken nedenlerden olacağını ön görmekteyiz. Bu aşamada belirtmek gerekir ki bu mağlubiyet yüzdesel olarak küçük farklı bir mağlubiyet olacaktır.

Hatırlayacak olursanız anket şirketleri hem 2016’daki D.Trump zaferinde ve hem de 2020’deki Biden galibiyetinde oldukça zayıf performans sergilemişti. Buna ek olarak 2022 yılında yapılan ve Mid-Term Elections olarak adlandırılan ara seçimlerde bahsettikleri kırmızı dalga ve kesin Cumhuriyetçi zaferi de gerçek çıkmamıştı. İşte son dönemde yaşanan tüm bu hezimetlerden sonra anket şirketlerinin 2024 başkanlık seçimleri konusundaki tahminleri merakla beklenmekteydi. Geçmiş acı tecrübelerden midir bilinmez ama anket şirketleri bu seçim için kesin konuşmaktan kaçınmaktadırlar. Seçimin başa baş olduğu ve Amerikan siyasi tarihindeki en yakın seçim olduğunu belirtmekten öteye henüz geçemiyorlar.
Bu noktada belirtmek gerekir ki; her ne kadar bu dönemde posta yolu ile kullanılan oyların sayısı azalmış olsa da seçimlerin kesin sonucunu öğrenmemiz neredeyse bir haftayı bulabilir. Seçimin kesin kazananı bir haftada açıklanırsa ve çok yakın bir fark oluşursa kaos oluşması da mümkündür. 6 Ocak 2021 tarihinde Capitol Hill’de yaşanan ve ABD tarihine bir darbe kalkışması olarak geçen olayı hatırlayan Amerikan halkı bu konuda çok duyarlı.
Peki, seçime beş gün kalmışken yapılan anketlerde oluşan son durum nedir? Trump kazanıyor iddiamızın altında yatan olguları da sıralamanın zamanı gelmiştir. Hatırlayacak olursanız size salıncak eyaletlerden bahsetmiştik.
İşte salıncak eyaletleri (swing states) sıralayacak olursak:
- Arizona
- Georgia
- North Carolina
- Pennsylvania
- Nevada
- Wisconsin
- Michigan
Bu eyaletlerin ilk beşinde Trump yarışı önde götürüyor. Bu da demek oluyor ki muhtemel 47. ABD başkanı o olacaktır.
Ayrıca son üç ayda yapılan yaklaşık 550 anketin ortalamasına bakacak olursak:
- Trump: 287 Delege
- Harris: 251 Delege

Seçiciler Kurulu
Son olarak kısaca Amerikan seçim sisteminde başkanı halkın direkt seçmediğini hatırlatmak isteriz. Yani her eyaletin nüfus yoğunluğuna göre delege sayısı mevcut ve ülke genelindeki 538 delege seçiciler kurulunu (electoral college) oluşturmaktadır. Bu anlamda delege sayısındaki salt çoğunluk olan 270 delegeyi bulan aday başkanlık yarışını kazanıyor. Tam da bu aşamada 2016 yılında D.Trump’ın toplam oyda geri kalmasına rağmen daha çok delege kazandığı için seçimin galibi olduğunu hatırlatalım. Bu konuyu meclisteki vekillerin başkanı seçmesi gibi düşünebilirsiniz. Yani millet seçimlerde oylarıyla vekilleri seçiyor ve vekiller de başkanı seçiyorlar. Ayrıca, senato ve temsilciler meclisi de bu şekilde işlemektedir.
Bu bağlamda iki şehir ve iki delegeli bir seçim olduğunu varsayalım. Nüfusu fazla olan ama 1 vekil çıkaran bir ilde çoğunluğu alan aday o ilin vekilini yani delegesini kazanıyor. Burada o ilde %51 oy almak delegesini kazanmak için yeterli. Bu aşamada %49 oy alan diğer aday delege alamadığı için bu oy boşa gitmiş oluyor. Ancak daha çok delegeye sahip bir şehirde %90 oy alan aday o şehrin delegesini ezici bir çoğunlukla alsa da yine de 1 delege almış oluyor. Bu iki şehir örneğine bakacak olursa her iki aday da eşit sayıda delege alsa da oyların çoğunluğunu bir aday almış oluyor. İşte ABD seçim sisteminde oyların çoğunluğunu almak bir fark oluşturmuyor. Bu sisteme göre her iki aday da birer delege aldığından başkanlık yarışında oyları eşittir. İşte 2016 yılında demokrat aday Hillary Clinton tıpkı bu örnekteki gibi bazı eyaletlerde ezici çoğunlukla nüfustan oy alsa da toplam delege sayısında geride kaldığından seçimi kaybetmiştir.
İşte Trump kazanıyor dememizin en önemli etkenlerinden birisi de toplam oy sayısında geride olsa da delege sayısında önde olacağını öngörmemizdir. Ayrıca Amerikan derin devleti ve anketlerin onu olduğundan daha geri gösteriyor olması da güçlü bir ihtimaldir. Nihayetinde seçim beş gün sonra, yazımız da duruyor. Siyasette 24 saat bile çok uzunken beş günde her şey olabilir.