rezonans kanunu
İçindekiler
Hayatında “Bu işte bir terslik var, ben bunu hak etmiyorum” dediğin veya “Neden hep aynı türde insanları/olayları kendime çekiyorum?” diye sorduğun oldu mu? Ya da belki de büyük bir hayal kurdun ama o hayale giden yolun bir türlü açılmadığını hissettin. Eğer bu sorular sana tanıdık geliyorsa, belki de evrene gönderdiğin sinyalleri, yani frekansını gözden geçirme vaktin gelmiştir. İşte bu noktada, Pierre Franckh‘ın kaleme aldığı ve kişisel gelişim dünyasında büyük yankı uyandıran Rezonans Kanunu kitabı devreye giriyor.
Bu kitap, basit bir “pozitif düşün, iyi olsun” mottosundan çok daha derin bir gerçeği, evrenle aramızdaki görünmez ama güçlü bağı anlatıyor. Bu yönüyle hayatı sorgulayan Gece Yarısı Kütüphanesi kitabını anımsattığını belirtmek yanlış olmayacaktır.
Bu yazıda, bu popüler kitabın konusunu, özetini ve hayatınıza nasıl uygulayabileceğinizi, en anlaşılır ve samimi dille ele alacağız. Hazırsanız, frekansımızı ayarlayıp hayallerimizle aynı dili konuşmaya başlayalım!
Öncelikle, Rezonans Kanunu kitabı‘nın bir roman olmadığını, dolayısıyla içinde “karakterler” barındırmadığını belirtelim. Bu kitabın tek ve en önemli karakteri sizsiniz, yani okurun kendisi. Kitabın temel felsefesi, fizikteki basit bir kurala dayanır: Benzer frekanstaki enerjiler birbirini çeker. Tıpkı bir diyapazonun titreştiğinde, yanındaki aynı frekanstaki diğer diyapazonu da titretmesi gibi. Pierre Franckh, bu basit fizik yasasının, hayatımızın her alanı için geçerli olduğunu savunur. Ona göre, bizler yürüyen birer enerji santraliyiz ve düşüncelerimiz, duygularımız, inançlarımız ve hatta bilinçaltımızla sürekli olarak evrene belirli bir frekansta bir sinyal, bir titreşim yayarız.
İşte bu yaydığımız sinyale rezonans alanı denir. Bu alan, bizim kişisel enerji imzamız gibidir. Eğer bu alan korku, endişe, kıtlık bilinci ve şüphe gibi düşük frekanslı duygularla doluysa, evren de bize bu frekansla rezonansa giren, yani titreşen olayları, durumları ve kişileri gönderir. Neden sürekli ters giden işlerin peş peşe geldiğini veya neden hep sizi üzen insanlarla karşılaştığınızı merak ediyorsanız, Rezonans Kanunu‘na göre cevap, yaydığınız bu düşük frekanstadır. Evren, size “ne istediğinizi” değil, “ne iseniz” ve “ne hissettiğinizi” verir.
Kitabın en çarpıcı fikirlerinden biri, kalbimizin beynimizden çok daha güçlü bir elektromanyetik alan yaydığıdır. Bu da demek oluyor ki, sadece zihinsel olarak “zengin olmak istiyorum” diye tekrar etmek yeterli değil. Eğer kalbiniz, yani duygularınız “ben yetersizim” veya “para zor kazanılır” gibi bir kıtlık frekansında titreşiyorsa, kalbinizin yaydığı sinyal, beyninizin sinyalini bastıracaktır. Rezonans Kanunu, gerçek yaratımın, düşünce ve duygunun aynı hizada, aynı yüksek frekansta birleştiği zaman gerçekleştiğini söyler.
Bu yasa, sadece olumsuz şeyler için değil, elbette olumlu şeyler için de çalışır. Eğer rezonans alanı‘nız sevgi, şükran, neşe, bolluk ve güven gibi yüksek frekanslı duygularla doluysa, hayatınıza da bu duygularla rezonansa giren harika fırsatları, doğru insanları ve olumlu deneyimleri çekmeye başlarsınız. Hayatında her şeyin “yolunda gittiği” o şanslı olarak gördüğünüz insanların sırrı, aslında farkında olarak veya olmayarak, bu yüksek frekansta titreşmeyi başarmalarıdır.
Kısacası, Rezonans Kanunu kitabı‘nın konusu, hayatımızın direksiyonunun tamamen bizde olduğunu hatırlatmaktır. Dış dünyada yaşadığımız her şey, iç dünyamızda yaydığımız frekansın bir yansımasıdır. Kaderimizi değiştirmek istiyorsak, önce yaydığımız sinyali, yani kendi titreşimimizi değiştirmemiz gerekir.
Birçok kişi Rezonans Kanunu‘nu duyduğunda, aklına hemen popüler kültürde daha çok bilinen Çekim Yasası gelir. İki kavram birbirine çok benzese de aralarında önemli ve derin bir nüans farkı vardır. Çekim Yasası, genellikle “ne düşünürsen onu çekersin” şeklinde basitleştirilir ve odak noktası daha çok zihinsel “istemek” ve “imgelemek” eylemidir. Yani, istediğiniz şeye odaklanmanız, onu olmuş gibi hayal etmeniz ve sürekli bunu düşünmeniz üzerine kuruludur. Bu, elbette sürecin önemli bir parçasıdır.
Ancak Rezonans Kanunu, bu denkleme çok daha güçlü bir bileşeni, yani “duyguyu” ve “kalbin titreşimini” ekler. Pierre Franckh‘a göre, sadece düşünmek yeterli değildir, çünkü asıl güçlü sinyali yayan şey kalbimizdir. Evren, bizim kelimelerimize veya zihinsel imgelerimize değil, yaydığımız o derin duygusal frekansa cevap verir. Sadece “yeni bir iş istiyorum” diye düşünmek yerine, o yeni işe sahip olduğunuzda hissedeceğiniz o coşkuyu, mutluluğu, güveni ve heyecanı “şimdiden” kalbinizde hissetmeniz gerekir. İşte bu “hissetme” eylemi, sizi isteğinizle aynı rezonansa sokan asıl şeydir.
Bir diğer önemli fark ise bilinçaltının rolüdür. Çekim Yasası genellikle bilinçli isteklerimize odaklanırken, Rezonans Kanunu, bilinçaltımızda yatan kök inançların ve korkuların da birer frekans yaydığını ve genellikle bilinçli isteklerimizi sabote ettiğini vurgular. Örneğin, siz bilinçli olarak “çok para kazanmak” isterken, bilinçaltınızda “para kirlidir” veya “zenginler kötü insanlardır” gibi bir inanç yatıyorsa, bilinçaltınızın yaydığı o güçlü sinyal, bolluk frekansını bloke edecektir. Bu yüzden Franckh, isteklerimize ulaşmak için önce bu sınırlayıcı inançları fark edip dönüştürmemiz gerektiğini söyler.
Bu açıdan bakıldığında, Rezonans Kanunu daha aktif bir süreci ifade eder. Sadece pasif bir şekilde oturup istemek yerine, kendi iç dünyanızda bir “temizlik” ve “frekans yükseltme” çalışması yapmanızı gerektirir. Bu, kendi duygusal durumunuzun sorumluluğunu almayı ve bilinçaltı kalıplarınızla yüzleşmeyi içerir. Çekim Yasası “ne istediğine odaklan” derken, Rezonans Kanunu “ne olmak istediğine ve nasıl hissetmek istediğine odaklan” der.
Sonuç olarak, Rezonans Kanunu, Çekim Yasası‘nın bir reddi değil, onu daha derinleştiren ve daha bütünsel bir hale getiren bir üst versiyonu gibidir. Düşüncenin gücünü kabul eder ama asıl yaratım gücünün, kalbin yaydığı o saf ve güçlü duygusal frekansta olduğunu bize hatırlatır. Bu, sadece bir şeyleri “elde etmek” değil, istediğimiz şeyin enerjisine “dönüşmek” ile ilgilidir.
Rezonans Kanunu kitabı sadece bir felsefe sunmakla kalmaz, aynı zamanda bu yasayı hayatımızda nasıl uygulayacağımıza dair pratik adımlar da önerir. Bu adımların ilki ve en temeli, isteklerimizi netleştirmek ve onları pozitif bir dille ifade etmektir. “Borç istemiyorum” veya “hasta olmak istemiyorum” gibi olumsuz ifadelere odaklanmak, aslında “borç” ve “hastalık” frekansını yaymanıza neden olur. Çünkü evren, “istemiyorum” ekini anlamaz. Bunun yerine, “finansal olarak özgür ve bolluk içindeyim” veya “sağlıklı ve enerjik bir bedene sahibim” gibi, tam olarak ne istediğinizi ifade eden olumlu ve şimdiki zaman kipiyle kurulmuş cümleler kullanmalısınız.
İkinci adım, bu isteği zihinsel olarak canlandırmanın ötesine geçip, duygusal olarak “hissetmektir”. İstediğiniz şey gerçekleştiğinde ne hissedecekseniz, o duyguyu şimdiden bedeninize çağırmalısınız. Gözlerinizi kapatın ve o hayalinizdeki kariyere ulaştığınızı, o sağlıklı ilişkiye sahip olduğunuzu veya o seyahate çıktığınızı tüm detaylarıyla hayal edin. Sadece görmekle kalmayın; o anın kokusunu, seslerini, size hissettirdiği coşkuyu, şükranı ve mutluluğu tüm hücrelerinizde hissedin. Bu, kalbinizin elektromanyetik alanını, isteğinizle aynı frekansa ayarlayan en güçlü egzersizdir. Bu hissi gün içinde sık sık hatırlamak, rezonans alanı‘nızı sürekli olarak yüksek tutar.
Üçüncü ve en önemli adımlardan biri, “şükran” pratiğidir. Şükretmek, sahip olmadıklarımıza odaklanmak yerine, halihazırda sahip olduklarımızın değerini bilmektir. Bu, anında bir bolluk ve yeterlilik frekansı yaymanızı sağlar. Her gün, sahip olduğunuz 3-5 şey için içtenlikle şükretmek (sağlığınız, aileniz, eviniz, içtiğiniz kahve…), rezonans alanı‘nızı düşük frekanslı şikayet ve kıtlık bilincinden arındırır. Şükran, evrene “Bende zaten bolca var, daha fazlasına da açığım” mesajını gönderen en güçlü sinyaldir.
Dördüncü adım, sezgilerinize güvenmek ve harekete geçmektir. Rezonans Kanunu, sadece oturup beklemeniz anlamına gelmez. Siz frekansınızı ayarladığınızda, evren size fırsatlar, fikirler ve “tesadüf” gibi görünen olaylar göndermeye başlar. İçinizden gelen o “şurayı bir arayım”, “şu kişiyle bir konuşayım” gibi sezgisel dürtüleri takip etmek ve ilham geldiğinde harekete geçmek, sürecin bir parçasıdır. Siz adımı attığınızda, evren de bir sonraki adımı size gösterecektir.
Son olarak, sonucu serbest bırakın. İsteğinize saplantılı bir şekilde tutunmak, “ne zaman olacak?” diye sürekli endişelenmek, bir güvensizlik ve eksiklik frekansı yayar. İsteğinizi evrene yolladıktan sonra, onun en doğru zamanda ve en doğru şekilde size geleceğine dair bir güven içinde olmalısınız. Sürece güvenmek ve hayatın akışına teslim olmak, isteğinizin size daha kolay ve hızlı bir şekilde ulaşmasını sağlar.
Pierre Franckh‘ın Rezonans Kanunu kitabı, bize hayatımızın kaptanının biz olduğumuzu, güçlü bir dille hatırlatıyor. Dış dünyada karşılaştığımız zorluklar, engeller veya “şanssızlıklar”, aslında iç dünyamızda yaydığımız frekansın birer yansıması olabilir. Bu, suçluluk duymamız için değil, gücümüzü fark etmemiz için bir davettir. Düşüncelerimizi, inançlarımızı ve en önemlisi duygularımızı yöneterek, hayat senaryomuzu yeniden yazma gücüne sahibiz. İster kariyerinizde bir dönüm noktası arıyor olun, ister ilişkilerinizde bir iyileşme, ister sadece daha huzurlu bir yaşam…
Kitap boyunca verilen pratik öneriler ve olumlu düşünme alışkanlıklarını geliştirme yöntemleri, sadece teorik bilgi vermekle kalmıyor; aynı zamanda kişisel gelişim yolculuğunda somut adımlar atmak isteyenler için gerçek bir rehber işlevi görüyor. Özellikle bilinçaltının gücüne yapılan vurgu, okurların kendi sınırlarını fark etmeleri ve onları aşmaları için güçlü bir motivasyon sağlıyor.
Rezonans Kanunu, spiritüel öğretilerle bilimsel bulgular arasında dengeli bir köprü kurarken, kişisel farkındalığı ve yaşam kalitesini artırmak isteyen herkese hitap ediyor. İster bu alanda yeni olun ister uzun süredir içsel keşifler yapıyor olun, kitap her okuyucuda farklı bir kapı aralıyor.
Her şey, kendi içsel frekansınızı hayallerinizle aynı hizaya getirmekle başlıyor. Bu kitap, o frekansı nasıl ayarlayacağınızı gösteren bir kullanım kılavuzu niteliğinde.
#pierrefranckh
#rezonanskanunu
#rezonanskanununedir
"Bilim kurgu" dendiğinde aklınıza sadece uzay gemileri, lazer silahları ve tuhaf yaratıklar mı geliyor? O…
Girişimcilik, belirsizliklerle dolu ve bir o kadar da heyecan verici bir yolculuktur. Bu yolda bazen…
Günümüz iş dünyasında, o hayalindeki pozisyona ulaşmanın, uluslararası bir projede yer almanın veya sadece bir…
Bazı insanlar düzenli ve sakin hayatı severler. Onlar için önceden planlanan şeyler güzeldir. Bugünkü kitabın…
Ticari faaliyetlerin içinde biraz da olsa bulunan herkes bu işlerin zorluğunu bilir. İşletmeni büyütmek, yeni…
Türkiye gibi çalışması görece zor ülkelerde yaşayan bizler, iş ve özel hayat arasında o hassas…