konkordato
İçindekiler
İş dünyası, inişleri ve çıkışlarıyla bir maraton koşusu gibidir. Bazen en sağlam adımlarla ilerlerken bile beklenmedik bir fırtına çıkabilir, nakit akışı bozulabilir ve borçlar kapıya dayanabilir. İşte bu noktada duyulan o ürkütücü kelime, “konkordato“, birçokları için iflasla eş anlamlı, karanlık bir son gibi algılanır. Peki, size konkordatonun aslında bir son değil, fırtınada sığınılacak güvenli bir liman, bir “mola” ve yeniden yapılanma fırsatı olduğunu söylesek?
Konkordato, özellikle ekonomik dalgalanmaların yoğun yaşandığı dönemlerde sıkça gündeme gelir. Çünkü birçok işletme, ani döviz hareketleri, faiz artışları ya da piyasadaki daralmalar nedeniyle ödeme güçlüğüne düşebilir. Bu durumda bu süreç, şirketin toparlanması için adeta bir koruma kalkanı işlevi görür.
Ancak konkordatonun başarılı olabilmesi için şeffaf bir mali plan hazırlanması, gerçekçi ödeme taahhütleri verilmesi ve sürecin titizlikle yürütülmesi gerekir. Aksi takdirde, konkordato yalnızca iflasın ertelenmesi anlamına gelir. Dolayısıyla bu süreç, doğru stratejiler ve profesyonel destekle yönetildiğinde şirketlere ikinci bir şans sunar.
Bu yazıda, bu karmaşık hukuki terimi takım elbisesinden ve teknik jargonundan arındıracak, bir şirketin ‘nefes alma’ ve toparlanma sürecinin ne anlama geldiğini en basit ve anlaşılır haliyle ele alacağız.
En temel haliyle konkordato, “borçların yeniden yapılandırılması suretiyle iflastan kurtulmak için borçlu ile alacaklılar arasında mahkeme denetiminde yapılan bir anlaşma” demektir. Tercümesi şu: Finansal olarak dara düşmüş ama hala kurtarılma potansiyeli olan bir şirket, mahkemeye giderek “Sevgili alacaklılarım ve devletim, şu an tüm borçlarımı ödeyemiyorum ama bana biraz zaman ve anlayış tanırsanız, toparlanıp borcumu ödeyeceğim bir planım var” der. Mahkeme bu talebi mantıklı bulursa, şirkete bir nevi “koruma kalkanı” sağlar. Bu kalkan, şirket toparlanmaya çalışırken alacaklıların haciz gibi yasal işlemleri başlatmasını geçici olarak durdurur.
Yani konkordato nedir sorusunun en basit cevabı, iflasa giden yolda bir “acil çıkış kapısı” veya bir “yoğun bakım” sürecidir. Şirket ölmemiştir, sadece hastalanmıştır ve iyileşmek için zamana ve doğru bir tedavi planına ihtiyacı vardır. Bu süreçte şirket faaliyetlerine devam eder, üretir, satar ama bir yandan da mahkemenin atadığı bir komiser denetiminde borçlarını ödeyebileceği makul bir plan üzerinde çalışır. Amaç, hem borçluyu yaşatmak hem de alacaklıların paralarını (belki bir miktar indirimle veya uzun bir vadeyle de olsa) alabilmelerini sağlamaktır.
Konkordato, tek taraflı bir “borcumu ödemiyorum” demek değildir; tam aksine, borcu ödeme niyetinin en resmi ve en yapıcı halidir. Şirket, bu süreçte alacaklılarına gidip, “Bakın, planım bu. Borcumun tamamını şu an ödeyemem ama %X’ini, Y ay vadeyle ödeyebilirim. Kabul ederseniz hepimiz kazanırız. Etmezseniz iflasa gideceğim ve muhtemelen çok daha azını alacaksınız” diyerek bir anlaşma zemini arar. Bu, tüm taraflar için bir “kazan-kazan” senaryosu yaratma çabasıdır.
Eski sistemdeki iflas erteleme kurumunun günümüzdeki modern ve daha işlevsel hali olarak da düşünebilirsiniz. İflas ertelemeden farklı olarak, konkordato süreci alacaklıları daha fazla işin içine katan ve daha şeffaf ilerleyen bir yapıya sahiptir. Burada amaç, sadece borçluyu korumak değil, alacaklıların haklarını da adil bir şekilde gözeterek orta yolu bulmaktır.
Sonuç olarak konkordato, finansal bir çöküş değil, kontrollü bir iyileşme sürecidir. Kötü yönetilen veya umutsuz bir şirket için değil, geçici bir likidite sıkıntısı yaşayan, nakit akışı bozulmuş ancak faaliyetlerine devam ettiğinde kar etme potansiyeli olan “iyi ama hasta” şirketler için tasarlanmış bir can simididir. Bu süreç, şirkete borçlarını yeniden planlama ve geleceğe daha sağlıklı bir başlangıç yapma imkanı sunar. Bu noktada anonim şirket kurma aşamasında dahi bu bilgilere sahip olmak gerekir.
Konkordato ve iflas, aynı cümlenin içinde sıkça kullanılsa da aralarında gece ile gündüz kadar fark vardır. İflas, ticari bir hayatın sona ermesi, şirketin fişinin çekilmesi demektir. İflas kararı verildiğinde, şirketin tüm mal varlığı satılır (buna tasfiye denir) ve elde edilen parayla alacaklılara borçları ödenmeye çalışılır. Şirketin kapısına kilit vurulur, faaliyetleri tamamen durur. Kısacası iflas, bir cenaze törenidir.
Konkordato ise bir rehabilitasyon sürecidir. Amaç, şirketi öldürmek değil, yaşatmaktır. Konkordato ilan eden bir şirket faaliyetlerine devam eder; üretmeye, satmaya, çalışanlarını istihdam etmeye devam eder. Sadece finansal olarak mahkeme kontrolünde bir disiplin altına girer. Bu süreçte şirket, borçlarından arınarak ve daha sağlıklı bir yapıya kavuşarak yoluna devam etme şansı arar. Yani konkordato, bir ameliyattır; acı verici olabilir ama amacı hastayı iyileştirmektir.
İflasta, alacaklıların paralarının ne kadarını alacağı belirsizdir ve genellikle çok düşük bir kısmını tahsil edebilirler. Çünkü şirketin tüm varlıkları satılsa bile, genellikle toplam borcu karşılamaya yetmez. Konkordatoda ise amaç, alacaklıların mümkün olan en yüksek oranda tatmin edilmesidir. Borçlu şirket, alacaklılarına makul bir ödeme planı sunar ve bu plan genellikle iflas durumunda elde edeceklerinden daha fazlasını vaat eder. Bu yüzden alacaklılar da genellikle bu anlaşmayı kabul etme eğilimindedir.
Bir diğer önemli fark ise kontrolün kimde olduğudur. İflas sürecinde şirketin yönetimi tamamen iflas masasına geçer ve mevcut yöneticilerin hiçbir yetkisi kalmaz. Konkordatoda ise şirket yönetimi işin başında kalmaya devam eder. Sadece, tüm önemli kararları mahkemenin atadığı konkordato komiserinin denetiminde alırlar. Bu durum, şirketin kendi işini en iyi bilen kişiler tarafından yönetilmeye devam etmesini ve iyileşme sürecinin daha verimli olmasını sağlar. Bu süreç, etkili bir borç yapılandırma planı ile desteklenmelidir.
Özetle, iflas bir sondur; konkordato ise yeni bir başlangıç için bir umuttur. İflas, “Oyun bitti” derken; konkordato, “Oyuna devam etmek için mola istiyoruz” demektir. Bu temel ayrımı anlamak, finansal zorluk yaşayan bir şirketin durumunu değerlendirirken ve geleceği hakkında yorum yaparken büyük önem taşır. Konkordato, bir şirket kurtarma operasyonudur.
Bir şirketin konkordato yolculuğu, genellikle birkaç temel adımdan oluşur ve her şey mahkemeye sunulan iyi niyetli bir dilekçe ile başlar. İlk olarak, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya ödeyememe tehlikesi altında olan bir şirket, bir ön proje ile birlikte Asliye Ticaret Mahkemesi‘ne başvurur. Bu projede, borçların nasıl ödenebileceğine dair bir ön plan sunulur. Mahkeme, şirketin durumunu ve projesini ilk bakışta samimi ve makul bulursa, ilk kritik kararı verir: “Geçici Mühlet”.
Geçici mühlet kararı, genellikle 3 aylık bir süredir ve bu, şirketin üzerindeki “koruma kalkanının” ilk kez aktive olduğu andır. Bu kararla birlikte mahkeme, süreci denetlemek üzere bir “geçici konkordato komiseri” atar. Bu komiser, şirketin durumunu inceler, borçluyla ve alacaklılarla görüşür ve konkordatonun başarıya ulaşıp ulaşamayacağına dair detaylı bir rapor hazırlar. Bu süre zarfında, borçlu şirkete karşı başlatılmış olan veya başlayacak olan tüm icra takipleri durur. Bu, şirketin rahat bir nefes aldığı ilk andır.
Komiserin raporu olumluysa, yani şirketin kurtarılabileceğine kanaat getirirse, mahkeme bu kez “Kesin Mühlet” kararı verir. Bu süre genellikle 1 yıldır ve gerekirse uzatılabilir. Artık konkordato süreci resmi olarak başlamıştır. Bu dönemde şirket, komiserin yakın denetimi altında faaliyetlerine ve iyileştirme planını uygulamaya devam eder. Bu süreçte, alacaklılar da alacaklarını kaydettirmek için bir araya gelirler ve süreç hakkında bilgilendirilirler.
Kesin mühletin en önemli aşaması, borçlu şirketin hazırladığı konkordato projesinin alacaklılar tarafından oylanmasıdır. Şirket, alacaklılarına borçlarını ne kadar sürede ve ne oranda ödeyeceğini detaylandıran bir teklif sunar. Alacaklılar, bu teklifi oylamak için “Alacaklılar Toplantısı“nda bir araya gelirler. Projenin kabul edilmesi için hem alacaklı sayısının yarısını hem de toplam alacak tutarının üçte ikisini temsil eden bir çoğunluğun “evet” oyu vermesi gerekir.
Eğer alacaklılar projeyi kabul ederse, son adım olarak mahkemenin bu anlaşmayı “tasdik etmesi” yani onaylaması gerekir. Mahkeme, projenin tüm yasal şartları taşıdığına ve tüm taraflar için adil olduğuna karar verirse, konkordato tasdik edilir ve süreç başarıyla tamamlanmış olur. Artık şirket, mahkemenin ve alacaklıların onayladığı bu ödeme planı çerçevesinde borçlarını ödeyerek yoluna devam eder. Eğer proje kabul edilmez veya mahkemece reddedilirse, o zaman ne yazık ki şirketin iflasına karar verilir.
Bu süreç bir son değil, borçların ve alacakların adil bir dengeye oturtulduğu, şirkete yeniden yapılanma ve temiz bir başlangıç yapma imkanı tanıyan hukuki bir moladır. İflasın geri dönülmez yoluna girmeden önce hem borçluyu hem de alacaklıları koruyan bu modern hukuk kurumunu anlamak, iş dünyasının dinamiklerini ve zor zamanlarda nelerin mümkün olabileceğini kavramak adına büyük önem taşır. Unutmayın, önemli olan düşmek değil, düştükten sonra doğru destekle yeniden ayağa kalkabilmektir.
Daha dün gibi aklımızda olan mesleklerin bugün yapay zeka tarafından yeniden şekillendiği, "bu asla olmaz"…
Kariyer basamaklarını hızla tırmanıyor, belki de hayalinizdeki o terfiyi yeni aldınız. Maaşınız artıyor, geliriniz yükseliyor…
Hepimiz zaman zaman "Acaba yurt dışında yaşasam/çalışsam nasıl olurdu?" hayalini kurarız. Yeni kültürler, farklı iş…
Televizyon ekranlarından hayatlarımıza sızan, lüks otellerde geçen masalsı bir aşk hikayesi... Peki, Gülseren Budayıcıoğlu Camdaki…
"Kariyer sitemizde neden bir tarih konusu işliyoruz?" diye düşünebilirsiniz. Cevap basit: Geleceği en iyi şekilde…
Adı geçtiğinde akıllara hemen egzotik bir güzellik, dillere destan aşklar ve entrikalarla dolu bir yaşam…