ikinci trump dönemi

İkinci Trump Dönemi: Dünya ve Türkiye’yi Neler Bekliyor?

2024 Yılı neredeyse bütün dünya için seçim yılı olarak geçti. Avrupa Birliği’nden Fransa’ya, Brezilya’dan Amerika’ya neredeyse büyün ülkelerde seçimler gerçekleşti. Bu kapsamda dünyanın en büyük ekonomik ve siyasi gücü olması nedeniyle 5 Kasım ABD Başkanlık Seçimleri çok özel bir yere sahipti. Her ne kadar anket şirketleri yarışın başa baş geçeceğini iddia etse de eski başkanın beklentilerin ötesine geçerek rakibi Kamala Harris’i bütün salıncak eyaletleri de alarak popüler oylarda da üstünlük sağlayıp ağır bir hezimete uğrattı. Daha önce Trump’ın nasıl kazandığını ve Kamala’nın neden kaybettiğini ayrı ayrı analiz etmiştik. Bu minvalde şimdi de ikinci Trump dönemi ve bu yeni dönemin Amerikan siyaseti ile başta Rusya, Çin ve Ortadoğu olmak üzere bütün dünya siyasetine olası etkilerini değerlendireceğiz.

ikinci trump dönemi analizi

Başta ifade etmek gerekir ki bu tür büyük ve köklü geleneklere sahip ülkelerin bazı devlet politikaları vardır. Bu politikalar ülkeyi ya da hükümeti yöneten siyasi parti ya da liderden bağımsız olarak ülkenin çıkarları doğrultusunda belirlenir. Yani, başkanın Biden ya da Trump olması bazı konulardaki devlet politikalarını çok etkilemiyor. Dikkat edecek olursanız Cumhuriyetçi dönemde Çin’e karşı uygulanan ekonomik politikalar sonrasında Demokratların iktidarında da belli başlı noktaları değişmekle birlikte aynı kalmıştı. İşte yeni dönemde Donald’ın bu politikalarda çok fazla değişikliğe gidip gitmeyeceği, derin devletle olan ilişkileri merak konusu olacaktır.

Bu noktada Ocak ayında devir teslimi olacak olan 47. Başkanın döneminde damga vurması gereken konular şu şekilde olacaktır:

2016 yılında herkesi şoke eden seçim galibiyetinden sonra 2024 seçimleri galibiyetinde en çok dikkat çeken konu, onun geçmişe göre çok daha olgun ve hazır görünmesidir. Bu bağlamda, ABD kongresini oluşturan iki meclisi yani Temsilciler Meclisi ve Senato’yu da Cumhuriyetçilerin kazanması onun elini çok güçlü hale getirmiştir. Doğal olarak, başkanlığının ilk döneminde yapmaya çalışıp gücü yetemediği için yapamadığı bazı eylem ya da değişiklikleri ikinci döneminde yapmayı tekrar deneyeceğinden şüphe yoktur. Hatırlayacak olursanız, ilgili dönemde FED başkanına yaptığı baskılar ve görevden alma tehditleri dışında yüksek hâkim atamaları konusunda da büyük eleştiriler almış ve kavgalar vermişti. O dönemi anlatan Demokrasiler Nasıl Ölür? Kitap değerlendirmemizi okumanız bu yazıya geçişinizi daha kolay hale getirecektir.

ikinci trump dönemi israil

İkinci Trump dönemi seçim gecesinden itibaren fiilen olmasa da başlamıştır. Bu dönemde onun en çok dikkat etmesi gereken şey “iç cephe” de dediğimiz halkın birlik ve beraberliği konusudur. Onun galibiyetinden sonra Kanada ya da Avustralya’ya taşınan vatandaşların attığı tweetler oldukça popüler olmuştu. Bu tür popülist liderlerin çıktığı toplumlarda polarize olan yani kutuplaşan bir halk, en önemli sorundur. İşte yeni başkanın bu konuda daha sağduyulu davranıp ayrışan kitleleri bir arada tutması gerekmektedir. Tam da bu noktada Amerikan halkının siyahi, hispanik ya da göçmen unsurlarını dikkate alırsak onun “milliyetçi” söylemlerinin toplumun çimentosunu oluşturmayacağı ortadadır. Bu anlamda yeni dönemde onun iç politikada daha ılımlı ve insanları kucaklayan bir dil kullanması gerekmektedir. Öte yandan şu ana kadar yaptığı atamalar, başta Robert F. Kennedy JR. Sağlık bakanı olarak ataması, yeni dönemde de aynı ayrıştırıcı dili kullanacağının önemli bir göstergesidir.

Amerikan halkının katılımcı demokrasiye ve ülkelerinin geleceğine olan inançlarını kaybetmemeleri adına bu yeni dönem çok belirleyici olacaktır.

putin ve abd rusya ilişkileri

Rusya-Ukrayna Savaşı 2025 yılında bitmesi beklenen bir çatışmadır. Yeni Amerikan başkanının seçim vaatlerini hatırlayacak olursak, çok kısa süre içinde bu çatışmayı bitireceğini söylemiş olduğunu da anımsarız. İşte tam da benzer biçimde seçimlerden kısa bir süre sonra Putin, savaşın bitmesi gerektiğini açıklamıştır. Bu noktada muhtemelen hem Ukrayna tarafı hem de Ruslar resmi bir dille savaşın bittiğini ifade etmeden, mevcut duruma razı olacaktır. Kore savaşı örneği de dediğimiz bu durumda, Kırım ve doğuda Donbass Bölgesi Rus hâkimiyetinde kalacak ve savaş adım adım soğuyarak yıllar içinde tamamen bitecektir. Bu senaryo savaşacak asker ve mühimmat bulmakta artık zorlanmaya başlayan Zelenski için de oldukça uygun olacaktır.

D.Trump seçim kampanyası boyunca her platformda İsrail için her zaman en iyi başkan olduğunu ifade etmiştir. Kudüs’ü başkent ilan eden ve Yahudilere yardımları en çok arttıran başkanın kendisi olduğu konusunu sıkça vurgulayan yeni başkan Ortadoğu’da İsrail’in koruyuculuğunu sürdüreceğini de ifade etmiştir. Bu minvalde Gazze’deki esirlerin serbest kalmaması durumunda bütün bölge ülkelerine bedel ödeteceğini de belirtmiştir. İşte tüm bilgiler ışığında 2025 yılı ve sonrasında bu bölgede ABD hâkimiyeti ve Netanyahu etkisinin daha da artacağı bir gerçektir. Her ne kadar bölgedeki savaşları durduracağını belirtmiş olsa da kısa vadede bu durum çok zor görünmektedir.

Çin konusuna gelecek olursak, dünya ekonomisini daha zor günler beklediğini söylemek mümkündür. İlk dönemde ticaret savaşları başlatıp Çin’in ABD ekonomisini sömürdüğünü iddia eden Donald, yeni dönemde de fikri haklar, çelik ve alüminyum olmak üzere dış ticaret tarifeleri, vergileri ve kotaları konusunda Çin’i köşeye sıkıştıracaktır. Buna karşın, dünya ekonomisinde git gide daha da büyük bir yere sahip olan Asya devi, karşıt hamle yapmak konusunda çekingen durmayacaktır. Bu da küresel ekonomiye ciddi bir tehdit olarak yer alacaktır.

ikinci trump dönemi kore

Harris’e çok oy kaybettiren ve çelişkili açıklamalar yaptığı göçmen konusu, Trump için tam aksi etki yapmıştır. Gariptir ki ABD’de yaşayan yasal göçmenler, siyahi ve güney Amerika kökenli vatandaşların Cumhuriyetçi Parti’ye verdikleri oylarda son seçimde ciddi artış gerçekleşmiştir. Yani o, artık sadece beyaz erkek orta sınıf seçmenlerin değil halkın genelinin teveccühünü kazanmış ve meşruiyetini arttırmış bir başkandır. Bununla birlikte Paris İklim konferansı ve KYOTO sözleşmelerini “gerçek” bulmayan yeni başkan muhtemelen yeni dönemde de iklim krizinin globalcilerin uydurduğu bir yalan olduğunu söylemeye devam edecektir. Yani, 2025-2029 dönemlerini kapsayacak olan ikinci Trump dönemi iklim politikaları açısından birinci dönemden muhtemelen farklı olmayacaktır.

Meksika sınırı konusu ise daha da tartışmalı bir mevzudur. Her ne kadar sınıra duvar ördürüp bu duvarın parasını da onlardan alacağını belirtmesine rağmen parayı alamasa da yeni döneminde bu tür popülist söylemlere devam edeceği açıktır. Bu dönemde hem göçmenler konusu ve hem de iklim politikaları konusunda birinci dönemle paralel politikalar devam edecektir. Elon Musk desteği de bu konuda ipuçları vermektedir.

Nihai olarak ikinci Trump dönemi devlet politikalarının da kısa sürede değişmediği temel alınırsa birinci dönemle paralel yürüyecektir. Bu noktada ekonomik olarak işçi sınıfına vergi avantajları ile üretim artışına odaklanacak olan Cumhuriyetçi Parti bu konularda ve enflasyonla mücadele konusunda başarılı olarak 2028 seçimlerini de kazanacak bir altyapı oluşturmak isteyecektir. Bu yolda karşılarındaki en büyük engel ise kendi liderlerinin popülist ve ayrıştırıcı tutumu olacaktır.

Yeni başkan D.Trump döneminin konu başlıkları ile aksiyonlarını sıralayacak olursak:

  • İç politika: Göçmen karşıtı ve ayrıştırıcı söylemin devamı.
  • Dış politika: Rusya ve Gazze olmak üzere savaşların sona ermesi. Bununla birlikte İran’a karşı uluslararası baskının arttırılması hedeflenecektir.
  • Ekonomi: 2025-2029 döneminde enflasyonla mücadeleye devam edilip orta sınıfın geliri arttırılacaktır.

Bir yanıt yazın

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön