Hitlerin hayatı

Hitlerin Hayatı ve Kavgası: Ressamlıktan Diktatörlüğe!

Küçüklüğümüzden beri onun fotoğrafını nerede görsek ya da adını nerede duysak ürpeririz. Hele ondan bahsetmek ya da yaşam öyküsünü değerlendirmeyi düşünmek bile korku verir. Öyle ya, geçmişte yaptıklarıyla dünya tarihine kara harflerle geçen bir diktatörün, yani Hitlerin hayatı nı ele almak kolay bir iş değildir. Şurası kesindir ki doğu cephesinde Ruslara saldırmışken Barbarossa Harekâtında ve Stalingrad kuşatması aşamasında verdiği birkaç yanlış karar olmasa 2.Dünya Savaşı’nı Almanya kazanacaktır. Böylece bugün belki de dünyanın birçok yerinde onun heykelleri olacak ve insanlar onun kahramanlıklarını dinleyerek büyüyecekti. Bunların hepsi birer varsayım sonuçta tarih, kazananlar tarafından yazılır. Nihayetinde onun gaddar ve ırkçı bir katil olduğu gerçeği şu an karşımızda duruyor. Peki ne oldu da bir dönem resim yaparak hayatını kazanan ve pek de sosyal olmayan içine kapanık Adolf, milyonlarca insanın ölümüne neden olan bir cani haline dönüştü.

hitlerin çocukluğu

Ya da Viyana Sanat Akademisinden ret cevabı almak yerine kabul cevabı alsaydı dünya savaşı çıkar mıydı ya da acaba tarih büyük bir ressam kazanır mıydı? Bu yazımızda Adolf Hitler’in heryerde bulabileceğiz biyografisinden ziyade biraz beyin fırtınası da yaparak hayat hikayesini kısaca ele almaya çalışacağız. Nihayetinde onun milyonlarca insanın ölümüne neden olduğunu ve bir dünya savaşı başlattığını ve yenileceğini anlayınca intihar ettiğini hepimiz biliyoruz değil mi?

20 Nisan 1899’da Avusturya’da doğan Adolf’un isminin anlamı tam onun gibi “yalnız kurt” demektir. Onun doğduğu dönemde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu çok uluslu bir yapıdadır ve o Alman Bölgesinde dünyaya gelen bir Avusturya vatandaşıdır. Yani doğduğunda Alman vatandaşı bile olmayan bir Alman ırkçısıdır. Kaderin garip bir cilvesidir ki gümrük memuru olan babası, onu kamu personeli olması konusunda baskı kurdukça o, ressam olma isteğini ve hevesini yinelemiştir. Sırf bu sebepten babasından fiziksel şiddet gören Führer, 14 yaşındayken babasının ölmesinden sonra okulu da bırakacaktır. Kimilerine göre o daha 4 yaşındayken boğulmak üzeredir ve bir rahip tarafından kurtarılır. Bu hikâye doğruysa acaba o rahip bu durumu yıllar sonra hatırlasa neler hissedecektir? Daha önce de dediğimiz gibi tarih, çok farklı akışlara sahip bir okyanus gibidir.

Bu bağlamda belirtmek gerekir ki buradaki amacımız mümkün olduğunca Hitlerin hayatını ele almak, onu doğuran tarihi akışı anlamak ve o dönemin ruhunu kavramaktır. Bunu da elimizden geldiğince tarafsız olarak yapmak amacımızdır.

adolf hitler asker üniformalı

Küçük Adolf artık büyümüş ve askerlik çağına gelmiştir. Tam da bu dönemde Avusturya ordusunda hizmet vermek istememişken kaçmayı dener ancak başaramaz. Hitlerin hayatı bu anlamda da gariptir. Zaten askerlik muayenesinde zaten yetersiz görülür ve orduya alınmaz. Bu çağlarda ressam olmak için başvurduğu Viyana Sanat Akademisinden ret cevabı alması hayallerini yıkmıştır. Artık ne yapacağını bilmemektedir ve kendisini kaderin kollarına bırakır. Bu şartlar altında babasından kalan az tutar olan mirasla Münih’e gider. Artık annesini de kaybetmiştir ve Almanya’da maddi olarak çok zor bir dönem geçirmektedir. O yıllarını daha sonra hayatının en zor dönemleri olarak anlatacaktır. Birahanelerde, sokaklarda ve kafelerde kendi elleriyle yaptığı resimleri üç beş kuruşa satarak geçimini sağlamaya çalışmaktadır. Tam da bu sırada içine kapanık ve sessiz biri olarak bilinen Adolf belki de hayatının akışını tamamen değiştirecek haberi duyar. 1914’te I. Dünya Savaş’ının patlak verdiğini duyunca hemen gönüllü olarak orduya girer. Hitler artık büyümüştür.

Tarihi olayları değerlendirirken içinde bulunduğumuz koşullarla değil o dönemin şartlarına göre değerlendirmemiz gerekir. İşte bu açıdan Adolf Hitlerin hayatı konusunda ilk büyük kıyım olan dünya savaşı önemli bir yer tutar. Zira, bu savaşa silik bir karakter olarak giren Führer, savaştan sonra sinirli, kendine aşırı güvenen ve baskın bir karakter halini almıştır. Bunda, savaşta birçok acı olaya şahit olması kadar aldığı madalyaların ve başarıların etkisi de muhakkak vardır. Onun ressamlığı kadar I. Dünya Savaşında rütbesinin “onbaşı” olması da pek bilinmeyen tarihi gerçeklerdendir. Hatta resmi olarak Alman vatandaşı olmadığı için hak etmesine rağmen daha fazla madalya alamadığını söyleyenler de vardır. O dönemde savaşta yaralanmadan önce esirlere bile çok nazik davrandığına şahit olanlar da mevcuttur. Öte yandan İngilizlerle yapılan kanlı muharebelere şahit olması onun karakterinde derin izler bırakmıştır.

Öte yandan savaşta yaralandıktan sonra döndüğü Münih’te Yahudilerin günlük hayatlarına devam ettiğini görmesinin, onlara karşı kin beslemesine neden olduğunu belirtenler de mevcuttur. Öyle ya, “savaşı biz yaparken keyfini neden başkası sürsün?” ona göre haklı bir bakış açısıdır. Bununla birlikte Almanya bu savaşta birçok cephede savaşırken yanında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğunu bulmuştur. Karşı cephede ise Fransa, İngiltere ve Rusya’nın başını çektiği grup vardır. İşte böyle bir iklimde karakteri yoğrulan Hitler, savaşın en acı yönlerini de görmüş, daha o günlerde gelecekte Almanya’nın en büyük rakibi olarak gördüğü İngiltere ve Rusya’yı incelemiştir.

Nihai olarak onun birinci dünya savaşındaki rol ve deneyimini kısaca özetlemek gerekirse:

  • Savaşa Onbaşı piyade rütbesiyle yer almıştır.
  • 1916 yılında Somme Muharebesinde yaralanmış ve bu süreç onun psikolojisini derinden etkilemiştir.
  • Arkadaşları tarafından disiplinli ve çalışkan bir asker olarak tanımlanır. Hatta soranlara cephe benim evim derdi.
  • Yüksek cesareti ve çalışkanlığı nedeniyle sadece subaylara verilen birinci derece demir haç madalyası alması.
  • 1918 yılında savaşın sonlarına doğru bir İngiliz hava saldırısında hardal gazıyla zehirlenmiş ve geçici körlük yaşamıştır.

Adolf Hitler yaşadığı geçici körlüğün hastanede tedavisi sırasında Almanların teslim olduğu ve savaşın bittiği haberini alır. Ona göre bu büyük bir ihanettir. Gerçekten de bazı tarihçilere göre Almanlar cephelerde hala kale gibi sağlam durmaktadır. Öte yandan birçok general savaşın gidişatını görmüş ve ülkenin yerle bir olmasını engellemek adına teslim olması Kayzer’e telkin etmişlerdir. Böylece Kayzer tahttan çekilir ve Paris Barış Konferansı toplanır. Bununla birlikte Hitlerin hayatı açısından bakacak olursak bu teslimiyet, ona sinir krizi geçirtecek kadar derin etkiler bırakmıştır. Ona göre Almanları Yahudi generaller ve hainler satmıştır. Hayatının geri kalanında milli duygularıyla birlikte intikam hissini besleyecek olan temel his de anavatanın ihanete uğraması ve aşağılanmış olması hissidir. Bu hislerin bütün dünyaya etkisi yaklaşık 20-25 sene sonra çok daha net ortaya çıkacaktır.

Diplomaside çok ince mesajlar vardır. Bu noktada tıpkı Almanların Bismark ile Alman birliğini sağlayıp Fransız toprağı olan Alsas-Loren’i ele geçirdiği 1871 savaşı sonrası barış anlaşmasını Fransızlara Versay Sarayında imzalatmaları gibi Fransızlar da I. Dünya Savaşında mağlup olan Almanlara aşağılayıcı ve çok ağır olan bu antlaşmayı Versay’da imzalatmışlardır. Şurası açıktır ki bir teslimiyet ve mahvoluş antlaşması olan bu antlaşmayı savaşın bittiği 28 Haziran 1918 gününden 28 Temmuz’a kadar Almanlar imzalamak istememiştir. Bu süreçte kriz Temmuz’u olarak bilinen süreç geçmiş ve bütün maddelerin tamamen kabul edilmemesi halinde itilaf devletleri Almanya’yı tamamen işgal edeceğini belirtince yeni kurulan hükümet bütün kamuoyu tepkisine rağmen Versay Antlaşmasını imzalamak zorunda kalmıştır.

İçerisinde onlar için toprak kayıpları, nüfus kayıpları, savaş suçlusu ilan edilmek ve bugünün parasıyla yaklaşık 400 Milyar Dolar savaş tazminatı ödemekle birlikte bir daha asla Avusturya ile bir araya gelmemek gibi onur kırıcı maddeler bulunan bu antlaşma belki de Hitlerin doğuşuna ve doğal olarak II. Dünya Savaşına neden olmuştur. Bu bağlamda bakarsak Hitlerin hayatı merkezli bir bakış açısıyla, onu iktidara taşıyan iklimde ekonomik kriz kadar kırılan Alman onurunu yeniden canlandırması etkili olmuştur.

Artık savaş bitmiş, Almanya Versay Antlaşmasını imzalayıp Bavyera Cumhuriyeti adını almış ve ordusunu da 100.000 askerle sınırlandırma kuralını da kabul etmiştir. Öte yandan başarılı bir asker olan Hitler, ordu tarafından istihbarat elemanı olarak görevlendirilmiştir. Görevi, savaş sonrası şartlarda güçlenmeye başlayan aşırı sağ partileri izlemektir. Fakat bu görev onu Alman Sosyalist İşçi Partisi’ne üye olmaya kadar götürmüştür. Onların toplantılarına bir ajan olarak katılırken görüşlerini kendine yakın bulup ordudan istifa ederek aralarına katılmıştır. Öte yandan 1918 ile 1928 arasında bu parti yüzde 3’ü geçememiş ve halk arasında taban bulamamıştır. Bu dönem içerisinde Adolf Hitler partinin adını Nazi Partisi olarak Alman Sosyalist İşçi Partisine çevirmiş ve genel başkan olmuştur.

Öte yandan 1929 yılı bütün dünya için bir dönüm noktası olmuştur. Amerika’da patlak veren büyük ekonomik buhran bütün dünyayı vurmuştur. ABD o dönem kredi ve destek verdiği Almanlardan desteğini geri çekmiştir. Zaten savaş tazminatlarını ödemekte güçlük çeken Almanya çok büyük bir ekonomik zorluğun içine düşmüştür. Ordusu kısıtlanan, toprak ve onurunu kaybeden Almanlar için marjinal söylemleri ve Alman ırkçılığıyla Hitler büyük bir kahraman haline gelmiştir. İşte bu iklimde Adolf önce SS adı verilen militarist yapıyı kurmuş ve sonrasında seçimlerde yüzde 38 oy alarak en büyük ikinci parti haline gelmiştir. Kısa sürede Cumhurbaşkanına baskı yaparak kendisini Şansölye yani başbakan yapan Hitler, tartışmalı meclis yangını yani Reichstag Yangını sonrası demokrasiyi rafa kaldırarak meclisin tüm yetkilerini bakanlar kuruluna devretmiştir.

Bu arada kurduğu SS militarist ordusuyla da muhalifleri tutuklatmaya başlamıştır. 1934 yılında Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg ölünce hemen bir referandum yaparak onun yetkilerini de %89 evet oyuyla kendine alarak Führer yan tek adam oldu. Bu dönemden 1939 yılına kadar birçok fabrika açan ve işçiler arasında işsizliği neredeyse sıfıra indiren Führer, işçilerin grev yapmalarını da engelleyerek sermaye sınıfının da tam desteğini almıştır. Yani, toplumda büyük bir destek alması o dönem için boşa değildir. Hitlerin hayatı halkı için de önemlidir.

Herkes onun aşırıklarının yeni bir savaş çıkmasını istemeyen İngiltere ve Fransa tarafından tolere edildiğini bilir. Yani ordunun özellikle eski askerleri de içine alan SS ve sonrasında SA güçleriyle yüz bin sınırını çoktan aştığını herkes biliyordu. Silah sanayini de kuran Almanların yeni ve büyük bir savaşa hazırlanmakta olduğunu görmek isteyen gözler görüyordu. Bunu göremeyen İngiliz Başbakan Chamberlain istifa etmek zorunda kalmıştır. Öyle ya Hitler önce Avusturya’yı ve sonrasında 1938 yılınca Çekoslavakya’yı ilhak etmiştir. Buna rağmen İngiltere ve Fransa onunla savaşmamış aksine Münih antlaşmasını imzalamışlardır. Oysa Führer 1923 yılında mevcut hükümete darbe yapmaya teşebbüsten tutuklandığında kaleme aldığı “Kavgam” adlı eserinde ileride neler yapacağını tek tek anlatmıştır. Onun kafasında önce İngiltere saldırıp saf dışı bırakmak sonrasında “yaşam alanı” dediği ve gıda ile doğal kaynak zengini Sovyet Rusya’yı işgal etmek vardır. Ayrıca bütün kötülüklerin temeli olarak gördüğü Yahudileri ortadan kaldırıp üstün ırk olarak gördüğü Almanları tek bir devlet altında toplamak istiyordu.

Bütün bu aşırıkları sonrasında Sovyetlerle anlaşarak 1939 yılında Polonya’nın batısını ele geçiren Führer, bu görece küçük saldırının bir dünya savaşına neden olacağını düşünmemiştir. Adolf Hitlerin hayatı temelinde bu işgale baktığımızda, daha önceleri çok daha büyük suçlar işlediğini görmekteyiz. Belki de hepsi birikmiş ve Polonya’nın işgali bardağı taşıran son damla olmuştu. Bu işgal sonrası İngiltere ve Fransa Almanlara savaş ilan etmiştir. Sonrasında ise Hitler önce İngiltere ve sonrasında da başarısız olunca doğuda Barbarossa Harekâtı ile Sovyetlere saldırıp onları savaşın içine çekmiştir. Savaşın ilk günlerinde yıldırım hızıyla Stalingrad’a kadar giren Alman tankları savaşın uzun sürmesi ve ağır kış koşulları nedeniyle geri çekilmiş ve üst üst yenilgiler yaşamaya başlamıştır. Bu geri çekilir Berlin’e kadar sürecek ve Führer savaşı kaybedeceğini anlayınca intihar ederek hayatına son verecektir.

Babasını 14 yaşında kaybeden ve hayali olan ressamlığa da veda etmek zorunda kalan içine kapanık saygılı çocuk Adolf’ün hayatı onu Alman diktatörlüğüne kadar götürmüştür. Sonrasında Versay Antlaşmasıyla milletinin aşağılandığını gören Führer, bütün kötülüklerin sebebi olarak Yahudileri görmüş ve bütün dünyayı yaklaşık 80 milyon insanın ölümüne neden olacak olan bir savaşa sürüklemiştir. Doğu cephesinde Ruslara yenilmesinin ve savaşa Amerika’nın da girmesiyle birlikte Almanlar artık mağlup olmuştur ve Berlin bombalanmaktadır. Hitler ve meşhur propaganda bakanı Gobels benzer sonları yaşamış yani intihar etmişlerdir. Peki onu iktidara taşıyan şartlar ve sebepler nelerdir?

Bunları kısaca sayacak olursak:

  • Alman Birliğinin diğer ülkelere göre çok geç kurulması nedeniyle Almanların geleneksel olarak ham madde ve sömürge arayışları nedeniyle İngiltere ve Fransa ile olan çekişmeleri,
  • Versay Antlaşması ile Birinci Dünya Savaşı’nın aslında bitirilememesi. Yani Almanların kaldıramayacağı kadar ağır ekonomik şartlar dayatılması,
  • Yine bu antlaşma ile Alman onuru ve gururunun aşırı ezilmesi. Bu duyguların üzerine Almanların üstün ırk olduğunu belirten Hitlerin özellikle 1929 buhranından sonra Alman halkında büyük karşılık bulması.
  • Hitler dönemi Almanya’sının ekonomik ve sanayileşme olarak büyük bir kalkınma gerçekleştirmesi,
  • Geleneksel olarak Almanların büyük Almanya idealine olan yatkınlıkları

Sayılmaktadır.

Ayrıca kesin olarak bilinmemekle birlikte Hitlerin hayatı genelinde Yahudilerden nefret etme sebepleri şunlar olabilir:

  • Viyana Sanat Akademisine Yahudi ayrıcalıklı öğrencilerin girdiğini düşünmesi. Yani, hakkını yediklerini düşünmüş olma ihtimali,
  • Birinci Dünya Savaşında yenilmemiş olmalarına karşın Yahudi generallerin telkinleriyle teslim olunduğuna inanma ihtimali,
  • Savaş sırasında yaralanınca geldiği izinde Almanların savaşırken Yahudilerin gününü gün ettiğine inanmakta olması,
  • Almanya’nın ekonomik sorunlarından onları sorumlu olarak görmesi

Tabi bunların hepsi birer ihtimaldir ve asıl hükmü verecek olan tarihtir.

Bir yanıt yazın

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön