İçindekiler
Kendisi, televizyonda, sokakta, gazetelerde, bakkalda, manavda velhasıl her yerde gördüğümüz, görmesek de aslında iliklerimize kadar yaşadığımız bir olgudur. Hata aynı zamanda “eski” tanımıyla bir canavar ya da bir bela 🙂 Evet evet “Enflasyon” dan bahsediyoruz. 80’li yılların ikinci yarısından önce doğanların çocukluk dönemlerinde TRT ekranlarında sıklıkla duyduğu “Enflasyon Canavarı” kavramı özellikle 90’lardan sonra doğanlar için yabancı bir terimdir. Bununla birlikte ülkemizde özellikle son 2 yılda yaşadığımız yüksek enflasyonist sürecin sonunda enflasyonun kendisi türleri de herkes için popüler bir gündem konusu olmuştur. İşte bu bağlamda hem kariyer yolunda mülakatlarda çıkması muhtemel bir konu olduğu için ve hem de kişisel gelişimize katkı sağlaması adına bu yazımızda konuya çok yönlü eğileceğiz.
Bu kapsamda enflasyonla ilgili tanım, oran ve hesaplama yöntemlerine teknik terimlere boğulmadan, yani sadece ekonomi ya da iktisat eğitimi almış kişiler için değil, pazarda, markette veya manavda günlük alışverişini yapan sokaktaki insanın da anlayacağı şekilde yaklaşacağız ve yanıt aramaya çalışacağız.

Enflasyon Nedir ve TÜFE Tanımı
En basit anlamıyla enflasyon, cebinizdeki paranın erimesi ve kısa zamanda değerini kaybetmesidir. Aslında arama motorlarında arattığınızda karşınıza çıkacak olan teknik açıklama “Enflasyon, fiyatlar genel düzeyinde sürekli artışlardır.” işin biraz bilimsel boyutudur. Oysa hepimizin markette ve pazarda hissettiği cebimizdeki paranın eridiği ve değerini kaybettiği gerçeğidir. Bu açıdan bakınca aslında o, ekonomik bir tanım olmaktan çok, canımı her gün yakmakta olan bir realitedir. 2023 yılında canımızı çokça yaktığını ve 2024 yılının içerisinde bile oran olarak yüzde 75’leri gördüğünü lütfen unutmayalım.
Öte yandan enflasyonla ilgili daha çok duyduğumuz bir terim olan TÜFE ile ilgili haberlerde genelde “Enflasyon oranı” bilgisi verilir. Öncelikle bu orandan bahsedilince aklımıza “aylık” ve “yıllık” olarak iki tür enflasyon oranı gelmesi gerektiğini belirtelim. Aylık oran o ay içindeki yani ayın başında sonuna kadar fiyatlar genel düzeyinde artışı ifade eder. Yıllık fiyat artış oranı ise tam bir yıl önce aynı tarihten itibaren son bir yıl içinde fiyatlar genel düzeyindeki artışı ifade eder. En baştaki tanımımıza uygun ifade edecek olursak mesela aylık TÜFE oranı yüzde 2 olarak açıklanmış olsun. Basit tanımımıza göre o ay paramız bir önceki ayla karşılaştırılınca yüzde 2 erimiş ya da değer kaybetmiş demektir diyebiliriz. Ya da yıllık TÜFE oranı yüzde 70 dendiği zaman son 1 yılda cebimizdeki paranın yüzde 70 eridiğini düşünebiliriz.
TÜFE Rakamları ve Hesaplama

Enflasyon rakamları hakkında konuşulduğunda aklımıza gelmesi gereken de aslında oranlardan farklı değildir. TÜFE rakamları ifadesini duyduğumuzda aylık TÜFE oranı ya da yıllık TÜFE oranını düşünebiliriz. Daha önce de belirttiğimiz gibi manavda, kasapta, pazarda ya da markette bilimsel olarak veya teknik terimleri kullanmayız. Bununla birlikte aslında cebimizi yakan ve aslında paramızı eriten de bu rakamlardır.
Enflasyon Hesaplama konusuna gelecek olursak yine teknik detaylara ve formüllere girmeden size basit bir mantıkla konuyu açıklamak isteriz. Türkiye’de ekonomi rakamlarını her ay Türkiye İstatistik Kurumu yani TÜİK açıklamaktadır. Bu kapsamda TÜİK’in her ay açıkladığı Tüketici Fiyatları Endeksi olan TÜFE arasındaki aylık değişimlerin oranı aylık enflasyon oranıdır. Yıllık olarak TÜFE hesaplama da aynı şekildedir. Yani TÜİK’in açıkladığı yıllık TÜFE rakamlarının birbirine oranı yıllık enflasyonun oranının hesaplamasını oluşturur.
Enflasyon Beklentisi ve Farkı
Enflasyon beklentisi konusu akademik alanda özellikle son 20 yılda popüler hale gelmiştir. Özellikle 2000’li yılların başından itibaren internetin global anlamda yaygınlaşması ve bilginin daha hızlı şekilde hareket etmesi, insanların ve toplumların beklentilerinin yönetilmesi konusunu da çok önemli hale getirmiştir. Öyle ki neredeyse bütün dünyada merkez bankalarının şeffaflığı ve açıklamalarıyla beklentileri yönetmesi TÜFE-ÜFE başta olmak üzere birçok ekonomik veriyi etkilemesi mümkün hale gelmiştir. Öyle ki Amerikan FED başta olmak üzere açıkladıkları beklenti ve gerçekleşen TÜFE oranları arasındaki fark minimuma inmiştir.
İşte bu bağlamda tutarlı ve rasyonel para politikaları izleyemeyen ülkelerde merkez bankalarının açıkladıkları hedefleriyle yılsonunda gerçekleşen oran arasında ciddi farklar çıkabilmektedir. Enflasyon farkı da denebilecek bu farklar ortaya çıktığında maaş zamları bu farklara bağlı olan ücretliler ve emekliler siyasi iktidarlardan TÜFE farkı da denen maaş zammı farkını talep etmektedirler. Bu fark kavram olarak bu bağlamda daha ziyade gelişmekte olan ülkelerin konusudur.
Enflasyon ne zaman açıklanır?

Ülkemizde ve dünyada COVID-19 döneminden sonra yaşanan enflasyonist süreçte çok popüler olan konulardan biri de “Enflasyonun ne zaman açıklanacağı?” sorusudur. Bu bağlamda belirtmemiz gerekir ki; klasik ekonomi görüşüne göre ülkelerdeki birçok ekonomik gösterge belirlenirken ilk bakacağımız gösterge enflasyonun aylık ya da yıllık oranıdır. Örnek vermek gerekirse bir ülkede devlet memurlarının ya da kamu işçilerinin maaş zamları belirlenirken ilk bakılacak olan ekonomik gösterge o ülkedeki enflasyonun özellikle yıllık oranıdır. (TÜFE) Takdir edersiniz ki emek arz eden çalışanlar, ücretleri belirlenirken aslında ceplerindeki “paranın erime oranı” olan TÜFE oranı altında bir ücret artışını kabul etmeyeceklerdir.
Bu kapsamda Türkiye’de TÜFE – ÜFE oranlarını TÜİK açıklamaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu her ayın üçünde (3) bir önceki ayın enflasyon oranlarını açıklamaktadır.
Enflasyon Türleri
Burada teknik terimlerle sizi boğmadan en kısa ve özet haliyle enflasyonun çeşitleri ya da türleri hakkında bilgi vermek isteriz. Maaş zamlarını asıl etkileyen ve TÜFE olarak da basite indirgediğimiz enflasyonun çeşitleri nedeni yani kaynağına ve şiddetine göre 2 ana türe ayrılmaktadır.
Enflasyonun Çeşitlerini şu şekilde ifade edebiliriz;
- Nedenlerine göre Enflasyon çeşitleri:
- a) Talep Enflasyonu: Bir ülkede insanların oluşturduğu toplam talebin firmaların toplam üretimini yani arzı aşması durumunda fiyatlar genel düzeyinin sürekli artmasına “talep enflasyonu” denir. Mesela hükümetin birden asgari ücreti iki katına çıkardığını düşünelim. Kısa dönemde arz yani üretim de sabit olacağından geliri artan kişilerin ürünlere olan yüksek talebi ve ürünlerin üretiminin sabit kalması fiyatları artıracak ve talep enflasyonuna neden olacaktır.
- b) Maliyet Enflasyonu: Firmaların üretimde kullandıkları mal, ürün ve hizmetlerin fiyatlarının artması sonucu üretim maliyetlerinin sürekli artışının fiyatlara yansıması durumu da “maliyet enflasyonunu” oluşturmaktadır. Dolar kurunun artması ve firmaların yabancı girdiler kullanıp üretim yapması buna örnek verilebilir.
- c) Yapısal Enflasyon: Genelde pek sık rastlanmayan bir türdür. Monopol, oligopol ya da monopolcü rekabet gibi eksik rekabet piyasalarının kendine has özellikleri nedeniyle üretimin artırılamaması ve talebi karşılayamaması kaynaklı oluşan kronik enflasyona yapısal TÜİK de denmektedir.

- Şiddetine göre Enflasyon çeşitleri:
- Ilımlı Enflasyon: Şiddetli olmayan ve her ülkeye biraz da olsa gereken TÜFE artış türüdür 🙂 Zararsız bir tür olup oranı ülkeden ülkeye değişmektedir.
- Yüksek Enflasyon: Gelir dağılımını bozan ve kaynakların sağlıklı tahsis edilmesini olumsuz etkileyen seviyede olan yüksek enflasyondur. Şiddetli ve sürekli olması nedeniyle paranın değerini iyice eritir ve değersizleştirir.
- Hiper Enflasyon: Hiperenflasyon 2. Dünya Savaşı dönemi Almanya’sında yaşanan çok tehlikeli bir tür ekonomik sorundur. Ayrıca, hiperenflasyon paranın neredeyse bütün işlevlerini yitirmesine ve yerli paranın yerine yabancı paranın geçmesine yol açan yıkıcı bir süreçtir. Savaş dönemleri ya da çok ağır ekonomik krizlerin yaşandığı dönemlerde karşılaşılan bu süreç TÜFE çeşitlerinin en yıkıcı ve ağır olanıdır.
Enflasyonun Suç oranıyla ilişkisi?
Bu alt başlığı okurken biraz şaşırdığınızı ama aynı zamanda da bu alt başlığın ilginizi çektiğini tahmin ediyoruz 🙂 İnternette enflasyon oranları ya da tanımı ve çeşitleri kavramlarını arattığınızda karşınıza çıkan klasik ve genelde kopyala yapıştır içeriklerde suç oranları arasındaki ilişkiyi bulmanız veya görmeniz zordur kabul edin. 🙂 Enflasyonun en önemli sonucu paranın değersizleşmesi ve sabit gelirli ücretle çalışanların refahının azalarak hayat standartlarının kötüleşmesidir. Zira ücretli çalışanlar maaş zamlarını –açıklanan- enflasyona göre almaktadırlar. Gelir dağılımını bozan sürekli fiyat artışları aynı zamanda kaynakların sağlıklı dağılımını da olumsuz etkiler.

Enflasyonun temelde cebimizdeki paranın erimesi ya da değerini kaybetmesi olduğunu daha önce ifade etmiştik. İşte bu kapsamda yapılan uluslararası bilimsel araştırmalar göstermektedir ki; enflasyonist baskının yüksek olduğu ve kronikleşen yüksek enflasyonist dönem yaşayan –gelişmemiş ya da gelişmekte olan- ülkelerde suç oranları da aynı paralelde artış eğilimi göstermektedir. Yine araştırmalar göstermektedir ki; insanlar maddi durumları bozuldukça ve gelirleri belli bir seviyenin altına inince suç işlemeye daha eğilimli hale gelmektedirler. Bu noktada belirtmek gerekir ki; ekonomik gelişmeler ve ülkenin sosyal yapısı ile toplumsal davranışlar arasında çok ciddi ve sağlam bir ilişki vardır. Burada net şekilde, ekonomik durumu bozulan kişilerin hele de gelirleri temel insanı ihtiyaçlarını karşılayacak seviyenin de altına inince suç işlemeye yönelme riski bulunduğunu belirtmek gerekir.
Enflasyonun da insanların cebindeki paranın erimesi ve değersizleşmesi anlamına geldiğini tekrar hatırlarsak durumu daha iyi anlarız. Sonuç olarak özellikle gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerde uzun süre aşırı enflasyonist dönemlerde suç oranlarında da ciddi oranda artışlar görünmektedir. Bu noktada suç oranlarını düşürmek isteyen ve toplumun sosyal yapısını onarmak isteyen devlet ve yönetimlerinin başta TÜFE ve ÜFE olmak üzere ekonomik göstergeleri de dikkate almaları gerektiği açıktır.
Enflasyonla Mücadele ve Çözümü?

Enflasyonla mücadele de diyebileceğimiz enflasyonun sorununun çözümünde ilk bakacağımız yer sorunun kaynağıdır. Yani yaşanan enflasyonist sürecin kaynağı talep enflasyonu mu, maliyet enflasyonu mu yoksa yapısal enflasyonu mudur? Bu soruya vereceğimiz yanıt bizi aslında çözüme de götürecektir. TCMB’nin Talep enflasyonunda çözüm noktası; toplam talebi kısmak olacaktır. Bunun için merkez bankası toplam harcanabilir geliri ya da kredileri kısmak için önlemler alacaktır. Bu noktada klasik iktisat yazınında yapılan ilk şey “faizlerin arttırılmasıdır”. Bilindiği üzere COVID-19 pandemisinden sonra ABD ve Avrupa başta olmak üzere neredeyse dünyanın tamamında yaşanan enflasyonist süreçte ülkeler faiz oranlarını artırarak toplam talebi kısma yoluna gitmişlerdir. Bu konuyu “FED Faizleri Neden Arttırdı?” yazımızda ele almıştık.
Öte yandan maliyet enflasyonu ile karşı karşıyaysak maliyet kalemlerini incelemek gerekecektir. Örneğin maliyet kalemleri içinde en çok yeri döviz tutuyorsa bu sefer dövizin artışına engel olacak önlemler almak gerekecektir. Burada TCMB faiz oranlarını arttırarak ülkeye döviz çekmek isteyecektir. Bu durumda merkez bankası dövizi bollaştırıp mevcut döviz kurunu aşağı çekmiş olur. Bu da maliyetleri azaltıp enflasyonu aşağı çekecektir.
Çözüm Şeffaflıktadır
Bu iki durum dışında ülkedeki yüksek enflasyonun sebebi karışık da olabilir. Yani biraz talep enflasyonu ve biraz da maliyet enflasyonu yaşanan durumda işler biraz daha zor hale gelecektir. Çünkü talebi kısmak için faizleri artırdığımızda eğer maliyet enflasyonunun nedeni faiz giderleri ise bu sefer yaptığımız bu hamle ile talep enflasyonunu düşürürken maliyet enflasyonunu artırabiliriz. Buradan da anlayacağımız üzere ekonomide hedefler bazen birbiriyle çelişebilir. Ekonomi yönetimi bu durumlarda hassas bir şekilde konunun üzerinde durup gerekli önlemleri ölçülü şekilde adım adım atmalıdır.
Sayın Mahfi Eğilmez’in konu hakkındaki yazısını tıklayarak okumanızı öneririz.
Ayrıca resesyon ve büyük buhran riskine dair yazımızı da buraya tıklayarak okumanız katkı sağlayacaktır. Nihayetinde ekonomi, içerisinde bir çok disiplini barındıran ve bu disiplinler arası ilişkilerin de çok önemli olduğu bir bilimdir. Yani bu disiplin ve kavramları ne kadar çok bilirsek, iktisat ve ülke ekonomisi adına o kadar çok yorum yaparız.