İçindekiler
Tarihin akışına tarafsız bir gözle bakacak olursak bu akışın mücadelelerle dolu olduğunu görürüz. Bu mücadele kendisine farklı açılardan bakanlar için türlü türlü tanımlamalara sahip olmuştur. Mesela tarihe milletler gözlüğüyle bakarsanız tarih, size göre bir milletler mücadelesidir. Din veya sınıf gözlüğünden bakanlar için ise bu mücadele din ya da sınıflar mücadelesidir. Bununla birlikte devletler öncesi devirden bu yana tarihe hangi açıdan bakarsanız bakın, güçlü olanın diğerinden yararlandığı gerçeği değişmeyecektir.
Şimdi de günümüze dönelim ve şunu düşünelim; ne zaman iki grup birbirini karşılıklı olarak suçlamaya çalışsa arada geçen sıfatlardan biri faşist ise diğeri mutlaka emperyalist olur. Maalesef insanlar emperyalizm nedir sorusuna cevap veremeyecek durumda olsa bile bu büyülü(!) kelimeyi yerli yersiz de olsa kullanmaktan imtina etmezler.

Emperyalizm-Sömürgecilik Farkı Neler?
Bu arada, az sonra detaylarını verecek olsak da şimdiden bu iki olgunun birbirinden küçük bir farkı olduğunu belirtelim. Yani sömürgecilik, tarihin başladığı dönemden bu yana olan bir tabir iken emperyalizm daha çok son dört yüzyılın konusudur. Temelde, sömürgecilik daha çok işgale dayalı bir tanım iken diğeri daha kapsamlı ve boyutlu bir sömürü düzenini anlamalıyız.

Bu noktada, tarihin bir mücadeleler bütünü olduğunu kabul edersek bu mücadelede temelde sömürü ve sömürge kelimeleri 1800’lü yıllardan beri popülerliğini hiç yitirmemiştir. Her ne kadar çağımızda resmi(!) olarak sömürge ülkeler olmasa da modern ya da neo-sömürgecilik çağı da dediğimiz bu yeni dönemde bu kavram hala güncelliğini korumaktadır. Kişisel gelişim açısından siyasi tarihi bilmek ve temel terimlere hâkim olmamız oldukça önemlidir. Yani içerisinde bulunduğumuz dönemin ruhunu anlamak, uluslararası ilişkilerdeki hâkim güçlerin hamlelerini gözlemlemek ve geleceği bu doğrultuda ön görmek bizlere önemli yetkinlikler katacaktır.
Bu doğrultuda emperyalizmin artık gündemden kalkmış eski bir terim olduğunu iddia edenlere karşılık olarak neo-sömürgecilik olarak açıklanan bu yeni ya da modern emperyalizmden bahsetmek yerinde olacaktır. Her ne kadar artık savaşların, toprak işgal döneminin sona erdiğini söylesek de günümüzde siyasi yönetimleri devşirerek ülkeleri sömürme döneminin başladığını belirtmek gerekecektir.
Emperyalizmin Tanımı ve Temel Özellikleri

Kelime anlamı olarak kökeni Latincede “imperium” yani “güç” ve “hüküm sürme” anlamlarına gelen emperyalizm, günümüzde en basit anlamıyla taraflardan güçlü olanın güçsüz olandan yararlanması ve onu sömürmesi anlamına gelmektedir. Burada sömürge kelimesine dikkat çekmek gerekir. Her ne kadar bilim adamları ya da akademisyenler bu kelimenin sömürgecilikle aynı anlama gelmediğini iddia etseler de bizler, yani sıradan halk için temelde bu kelimeler neredeyse aynıdır.
Yani, nasıl ki tarih öncesi devirde güçlü olan kabile ya da köy gelişip görece daha az güçlü olan komşu kabile ya da köyü sömürdüğünde bu sömürgecilik ise modern çağımızda da asker ve silah kullanmadan güçlü ülkenin diğerini sömürmesi de emperyal bir harekettir. Bu noktada belirtmek gerekir ki; bilimsel ya da teknik tartışmaları bir kenara bırakacak olursak emperyalizm nedir dendiğinde cevabımız sömürgecilik olacaktır. Detaya indiğimizde ise sömürgecilik tarih öncesi devirlerden gelen bir tanım iken emperyalist hareket onun çok daha kapsamlı halidir.
İşin biraz daha tarihine inecek olursak, kelime olarak, daha çok kapitalizm doğduktan sonra onun tamamlayıcısı olarak ortaya çıkmıştır. Yani bu dönemden önce daha çok sömürgecilik tanımı kullanılmaktaydı. Tarih öncesi devirde dahi bu kavramların varlığını düşünmek için örnek verecek olursak, avcı toplayıcı toplum ya da tarım devrim sonrası yerleşik hayata yeni geçmiş toplumları ele alalım. Nüfusu hızlı artan ve silah kullanmayı bilen köy, kabile ya da klanlar güçlendikçe artan nüfusu beslemek zorlaşacaktır.
Öte yandan artan nüfusla birlikte ekip biçilen alan yetersiz gelecek ve güçlenmeye başlayan topluluk topraklarını arttırmak isteyecektir. Bu noktada ilgili topluluk ya en yakın köyleri işgal edecektir ya da işgal korkusuyla onlardan vergi ya da haraç adı altında maddi gelir elde edecektir. İşte sömürgecilik tarihi insanlık tarihi kadar eskiden derken bu tür örnekleri aklımıza getirmeliyiz.

Tarihsel Gelişim: Emperyalizmin Kökenleri ve Evrimi
Başka bir yazının konusu olacak kadar derin bir tarihe ve öneme sahip olan kapitalizmin içeriğine burada detaylıca değinmeyeceğiz. Öte yandan emperyalizm nedir konusuna ve sömürgeciliğin modern tarihine bakmak için “kapital” den ve onun ekonomik anlayışından bahsetmemiz gerekir. Bilindiği üzere 1800’lü yılların ortasından itibaren buharlı makinelerin icadıyla birlikte başlayan sanayi devrimi, beraberin kitlesel üretim kavramını da getirmiştir. Bu kapsamda, devrimin merkezi olan İngiltere ve sonrasında Fransa ile birlikte ağırlıklı olarak batı Avrupa’da hızla fabrikalar açılmıştır. Bu gelişmeler sonucunda doğal olarak bir patron sınıfı ve işçi sınıfı meydana gelmiştir.
Doğaldır ki bu gelişmelerle paralel olarak bu kitlesel üretimi gerçekleştiren sanayileşmiş ülkeler ürettikleri bu ürünleri satarak kapitali yani sermayeyi ve parayı kendi ellerinde toplamışlardır. Yani her ne kadar kapitalizmin doğuşu 16.yüzyıldaki coğrafi keşiflere dayansa da kapitalizmin gerçekçi anlamda güçlenmesi sanayi devrimi ile birlikte gerçekleşmiştir.

Buradan da anlayacağınız üzere kapitalizm ile sömürgecilik birbirleriyle çok iç içe geçmiş kavramlardır. Yani 16. yüzyılda gerçekleşen coğrafi keşiflerle birlikte Avrupalı devletlerin Amerika kıtası ve sonrasında Afrika’yı sömürmeleri sonucu doğan kapitalizm, sonrasında yeni pazarlar arama, hammaddeye ulaşma ve ucuz iş gücüne erişme gibi emperyalist amaçlarla neredeyse ikinci dünya savaşı sonrasına kadar süren bir geleneksel sömürgecilik dönemini başlatmıştır. Bu ikili ilişkiyi kısaca özetleyecek olursak; nasıl ki kapitalizm üretim araçlarının özel mülkiyette olup maksimumum kâra ulaşma amacıyla üretimi savunan bir ekonomik sistem olarak tanımlanmaktaysa, onun siyasal sistemi ve aracı da emperyalizmdir.
Yani emperyalizm nedir diye kısaca ele aldığımızda kapitalist ekonomik sistemin siyasal sistemi ya da bir aracıdır diyebiliriz. Bu noktada Berlin Konferansı’nın (1884) batılı devletlerin Amerikan yerlileri ve Afrika’yı aralarında nasıl paylaşacaklarına dair karar almak için yaptıkları bir görüşme olduğunu belirtmemiz gerekir.
O dönemde Darwin’in görüşleri Avrupa’da yaygındı. Bu doğrultuda üstün ırk olan beyaz adamın onlara göre aşağı (!) olan Kızılderilileri, Afrikalıları sömürmesi insanlığın yararınaydı(!) Muhafazakâr olduklarını iddia eden bu emperyalist güçler, yaptıkları zulüm ve sömürüye dini bir meşruiyet kazandırmışlardı.

Emperyalizm Çeşitleri Nelerdir?
Emperyalizm nedir bağlamında kapitalizmle olan karşılıklı ilişkisine değindikten sonra sömürgeciliğin ülkeler ve zamanlar arasında değişim gösterdiğini de belirtmek gerekir. Bu bağlamda emperyalizmin de çeşitleri vardır.
Emperyalizmin en bilinen çeşitleri:
- Geleneksel emperyalizm: Daha çok sömürgecilik olarak bilinen ve günümüzde fazla kalmayan toprak fethi ve diğer ülkelerin işgaline dayalı bir sömürgecilik çeşididir. Coğrafi keşiflerden sonra yerli Amerikalılar ile Afrika kıtasındaki yerlilerin başına gelenler bu kapsamdadır.
- Kültür emperyalizmi: ABD, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerin kendi yaşayış biçimlerini diğer ülkelere dayatması ya da reklamlar aracılığıyla özendirmek suretiyle yaygınlaştırma çabasını ifade eder. En bilinen örnek olarak fast food yeme kültürü ile yabancı diziler verilebilir.
- Ticari emperyalizm: Güçlü ülkelerin görece ekonomisi zayıf ülkelere rekabet avantajı nedeniyle ürettikleri teknolojik ürünleri satmasıdır. Marka cep telefonlarının satışı ya da teknolojik ürünleri görece daha az gelişmiş ülkelere satışı örnek verilebilir. Öte yandan diğer ülkelerin doğal kaynaklarını kullanmak suretiyle sömürmek de ticari ve geleneksel emperyalizme birer örnektir.
- Dil emperyalizmi: Kültür sömürgeciliğinin bir kolu olan dil emperyalizmi bazen başlı başına bir çeşit olarak da söylenir. İngilizce ya da Fransızca gibi hegemon dillerin diğer ülkelerin ulusal dillerine çokça kelime vermesiyle zaman içinde dejenere etmesi buna örnektir. Ülkelerin milli kimliklerinde milli dillerinin önemi ve yerini düşündüğümüzde dil emperyalizminin gücünü anlarız. Günümüzde coğrafi olarak çok uzak olmasına rağmen Afrika kıtasında Fransızca’nın bu kadar yaygın olması bir örnektir. Tabi İngilizce’nin bütün dünyada konuşuluyor olması bu kavram ile açıklanabilir.
Modern Sömürgecilik Ne Demektir

Tarihi 16.yüzyıla kadar dayanan ve sonrasında emperyalizm adını alan sömürgecilik, çağımızda şekil değiştirerek devam etmektedir. Dünya ve insanlık tarihinin bir mücadeleler ve savaşlar tarihi olduğunu göz önüne alırsak, modern çağda modern kölelik ya da sömürgecilik olarak emperyalist hareketlerin devam ediyor olması bizi şaşırtmayacaktır. Tabi dünyayı yöneten büyük ülkeler, insan hakları ve bilgi toplumu gibi kıymetli kavramları öne sürerek artık sömürü döneminin bittiğini iddia edeceklerdir.
Öte yandan tarafsız olarak dünyada devam eden düzene ve sisteme bakalım ve gerçekte modern emperyalizm nedir diye düşünelim. Emin olun ki; globalizm adı altında tek tip insan oluşturma arzusunda olan büyük güçlerin bol doğal kaynak ve ucuz iş gücüne sahip gelişmekte olan ülkeleri hala sömürmeye devam ettiğini görürüz. Ayrıca bunu da teknoloji ile güvenlik kelimelerini kullanarak genelde kendilerine çalışan yöneticileri iktidara getirmek suretiyle gerçekleştiğine şahit olmaktayız.
En pahalı telefonların bir ülkeden çıkması ve Çin’den gelen rakibin, yazılım firmaları baskı altına almak suretiyle engellenmesi ya da belli başlı doğal kaynak sahibi ülkelerin işgal edilmesi modern çağın farklı türlerde emperyalist uygulamalarıdır.
Bu bağlamda şurası açıktır ki; modern çağda sömürgecilik bütün hızıyla devam etmektedir. Gelişmekte olan ülkelere düşen ise başta tarih ile eğitim olmak üzere teknolojik gelişme yolunda adımlar atarak gelişmiş ülkeler seviyesine çıkmaktır. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk boşuna dememiştir. Yani muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma hedefi tam da bu amaç ile örtüşmektedir.