aşk ve gurur
İçindekiler
Üzerinden 200 yıldan fazla geçse de tazeliğini, zekasını ve kalbimize dokunan o sihrini asla yitirmeyen hikayeler vardır. İşte Jane Austen‘in kaleminden dökülen “Aşk ve Gurur” (Pride and Prejudice), tam da böyle bir başyapıt. Bu sadece bir aşk hikayesi değil; aynı zamanda 19. yüzyıl İngiltere‘sinin katı sosyal kurallarına, sınıf farklılıklarına ve kadınların dünyasına zekice bir bakış. Bu yazıda, o meşhur Bennet kardeşlerin evlilik telaşına tanıklık edecek, zeki ve neşeli Elizabeth Bennet ile gizemli ve mağrur Mr. Darcy’nin o unutulmaz atışmalarla dolu aşkına dalacağız.
“Aşk ve Gurur”, yalnızca romantik bir anlatı değildir; aynı zamanda dönemin kadına biçtiği rolleri, evlilik konusundaki beklentileri ve sınıfsal ayrımları da eleştirel bir bakışla ele alır. Austen, toplumsal gerçekleri mizahla harmanlayarak okuyucuya düşündüren ama aynı zamanda keyifli bir okuma deneyimi sunar. Elizabeth Bennet karakteri ise özellikle bağımsızlığı, zekâsı ve özgür düşüncesiyle edebiyat tarihinde feminist bir ikon hâline gelmiştir.
Jane Austen’ın bu zamansız romanı, sadece 19. yüzyıl İngiltere’sine değil, günümüz ilişkilerine ve toplumsal dinamiklerine de ışık tutar. “Aşk ve Gurur”, güçlü karakterleri, ince sosyal eleştirileri ve unutulmaz diyaloglarıyla klasikleşmiş, tekrar tekrar okunmayı hak eden bir başyapıttır. Her yaştan okurun kendinden bir şeyler bulabileceği bu roman, aşkın ve gururun bir arada var olabileceğini ve insanların zamanla nasıl dönüşebileceğini etkileyici bir şekilde gösterir. Ayrıca aşk hikayesiyle Anna Karenina ve balo salonlarıyla Savaş ve Barış romanlarından esintiler taşır.
Gelin, o balo salonlarında, kır gezintilerinde ve beklenmedik mektuplarda geçen bu ölümsüz hikayenin neden hala kalbimizi pır pır ettirdiğini birlikte keşfedelim.
Aşk ve Gurur romanına konu hikayemiz, 19. yüzyıl İngiltere’sinde, Longbourn malikanesinde yaşayan Bennet ailesiyle başlar. Ailenin en büyük derdi, sahip oldukları beş kızı zengin ve iyi birer eşle evlendirmektir. Çünkü o dönemin yasalarına göre, Mr. Bennet öldüğünde tüm mal varlığı sadece erkek bir vârise kalabilecektir ve ailenin bir erkek evladı yoktur. Bu nedenle, anne Mrs. Bennet’in tek hayat amacı, kızlarını “kârlı” birer evliliğe yönlendirmektir. Yakınlarındaki Netherfield Park malikanesine, genç, yakışıklı ve en önemlisi de çok zengin olan Mr. Bingley’nin taşınmasıyla, bu evlilik avı sezonu resmen açılır.
Her şey, Meryton’da verilen bir baloda başlar. Mr. Bingley, Bennet ailesinin en büyük ve en güzel kızı olan, melek kalpli Jane’e daha ilk görüşte aşık olur. Ancak Bingley’nin yakın arkadaşı, ondan bile daha zengin ama inanılmaz derecede kibirli ve mesafeli olan Mr. Darcy, geceye damgasını vurur. Darcy, salondaki kimseyle dans etmeyi tenezzül etmez ve ailenin ikinci kızı, zeki ve hayat dolu Elizabeth (Lizzy) hakkında arkadaşına “Eh, fena değil ama beni dansa davet edecek kadar da güzel değil,” gibi aşağılayıcı bir yorum yapar. Bu sözleri duyan Elizabeth, Darcy’ye karşı anında derin bir önyargı ve antipati beslemeye başlar.
Bu ilk karşılaşmanın ardından, olaylar karmaşıklaşır. Bir yanda Jane ve Mr. Bingley’nin saf ve tatlı aşkı filizlenirken, diğer yanda Elizabeth’in Darcy’ye olan nefreti, yakışıklı ve son derece çekici bir subay olan Mr. Wickham’ın ortaya çıkmasıyla daha da pekişir. Wickham, Elizabeth’e Darcy’nin kendisine geçmişte ne kadar büyük haksızlıklar yaptığını anlatan acıklı bir hikaye uydurur. Bu hikayeye inanan Elizabeth’in gözünde Darcy, artık kibirli olduğu kadar aynı zamanda zalim bir adamdır. Bu arada, ailenin mal varlığının vârisi olan sevimsiz ve dalkavuk papaz Mr. Collins de sahneye çıkar ve Elizabeth’e evlenme teklif eder, ancak Lizzy onu reddederek ailesini şoka uğratır.
Romanın dönüm noktalarından biri, Mr. Bingley’nin aniden ve hiçbir açıklama yapmadan Londra’ya dönerek Jane’in kalbini kırmasıdır. Elizabeth, bu ayrılığın arkasında Darcy’nin olduğuna emindir. Kısa bir süre sonra, Darcy, kimsenin beklemediği bir anda Elizabeth’e evlenme teklif eder. Ancak bu teklif, bir aşk itirafından çok, Elizabeth’in düşük sosyal statüsüne rağmen ona lütfettiğini hissettiren, gurur dolu ve aşağılayıcı bir konuşmadır. Öfkeden deliye dönen Elizabeth, Darcy’yi hem Jane’i üzdüğü hem de Wickham’a kötü davrandığı için suçlayarak onu şiddetle reddeder.
Bu reddedilişin ardından Darcy, Elizabeth’e tüm olayların kendi tarafından nasıl göründüğünü anlatan uzun bir mektup yazar. Mektupta, Jane ve Bingley’yi ayırdığını kabul eder, çünkü Jane’in Bingley’ye karşı kayıtsız göründüğünü ve bu evliliğin arkadaşı için iyi olmayacağını düşündüğünü söyler. Daha da önemlisi, Wickham hakkındaki acı gerçeği ortaya çıkarır: Wickham, aslında Darcy’nin kız kardeşini sırf mirası için kaçırmaya çalışmış, kumar borçları olan ahlaksız bir adamdır. Bu mektup, Elizabeth için bir şok etkisi yaratır ve kendi önyargılarıyla yüzleşmesine neden olur.
Aşk ve Gurur romanının ikinci yarısında, Elizabeth’in Darcy’ye karşı olan fikirleri yavaş yavaş değişir. Özellikle Darcy’nin malikanesi olan Pemberley’e yaptığı bir gezi sırasında, onun aslında ne kadar düşünceli, cömert ve iyi bir insan olduğunu görmeye başlar. En küçük kız kardeşleri Lydia’nın Wickham ile kaçarak ailenin adını lekelemesiyle patlak veren kriz, ikiliyi tekrar bir araya getirir. Darcy, gizlice araya girerek Wickham’ın borçlarını öder ve Lydia ile evlenmesini sağlayarak Bennet ailesini büyük bir rezaletten kurtarır.
Bu fedakarlığı öğrenen Elizabeth, Darcy’ye tamamen aşık olur. Sonunda, tüm yanlış anlaşılmalar ve engeller aşılarak, hem Jane ve Bingley hem de Elizabeth ve Darcy kavuşur ve hikaye mutlu sonla biter.
“Aşk ve Gurur”u ölümsüz kılan en önemli unsurlardan biri, Jane Austen’in yarattığı o canlı, çok boyutlu ve unutulmaz karakterlerdir. Her biri, kendi kusurları, erdemleri ve motivasyonlarıyla, adeta sayfalardan fırlayıp kanlı canlı birer insana dönüşür. Özellikle Elizabeth ve Darcy arasındaki zıtlık ve uyum, edebiyat tarihinin en ikonik ilişkilerinden birini oluşturur
“Aşk ve Gurur”u 200 yıldır popüler kılan şey, sadece Elizabeth ve Darcy’nin o büyüleyici aşk hikayesi değildir. Jane Austen, bu aşk hikayesinin arka planında, yaşadığı dönemin toplumuna, ahlak anlayışına ve özellikle de kadınların konumuna dair son derece keskin ve zekice bir eleştiri sunar. Roman, romantik olduğu kadar, aynı zamanda güçlü bir sosyal yorumdur.
Romanın ana temalarından biri, isminden de anlaşıldığı gibi, Gurur ve Önyargı‘dır. Bu iki kavram, iki ana karakterin kişiliğinde somutlaşır. Darcy, kendi sosyal sınıfının ve zenginliğinin gururuyla körleşmişken, Elizabeth de Darcy’nin bu tavrına karşı geliştirdiği önyargıyla gerçeği görmekte zorlanır. Roman, bu iki karakterin kendi kusurlarını fark edip, gururlarını ve önyargılarını bir kenara bırakarak birbirlerini gerçekten tanımayı ve sevmeyi öğrenme sürecidir.
Aşk ve evlilik kavramı, romanın merkezinde yer alır. Austen, o dönemde evliliğin sadece bir duygu meselesi olmadığını, aynı zamanda bir ekonomik anlaşma ve sosyal statü aracı olduğunu gösterir. Charlotte Lucas’ın sırf maddi güvence için sevmediği Mr. Collins ile evlenmesi, dönemin pragmatik evlilik anlayışını gösterir. Lydia’nın Wickham ile kaçması ise, sadece tutkuya dayalı, mantıksız ve yıkıcı bir ilişkiyi temsil eder. Austen’in ideali ise, Elizabeth ve Darcy’nin evliliğinde olduğu gibi, hem aşkın hem de mantığın, karşılıklı saygının ve anlayışın bir arada olduğu bir birlikteliktir.
Aşk ve Gurur romanında Sınıf farklılıkları ve sosyal statü, romandaki tüm ilişkileri şekillendiren en önemli faktördür. Darcy’nin Elizabeth’e ilk teklifinde onun ailesini ve sosyal çevresini aşağılaması, bu sınıf ayrımının ne kadar katı olduğunu gösterir. Mrs. Bennet’in kızlarını zengin adamlarla evlendirme takıntısı da yine bu sınıf atlama arzusundan kaynaklanır. Austen, bu katı hiyerarşiyi ve insanların değerinin paralarıyla veya aile isimleriyle ölçülmesini zekice eleştirir.
Roman, aynı zamanda dönem kadınının toplumdaki yeri üzerine de önemli bir eleştiridir. Bennet kızları gibi, miras hakkı olmayan ve kendi servetini kazanamayan kadınlar için evlilik, bir seçenek değil, bir zorunluluktur. Onların tek geleceği, yapacakları evliliğe bağlıdır. Ancak Austen, Elizabeth karakteri aracılığıyla bu kalıplara meydan okur. Lizzy, sadece zengin olduğu için bir adamla evlenmeyi reddeden, zekası ve kişiliğiyle bir erkeğe eşit bir partner olmak isteyen, döneminin ilerisinde bir kadın kahramandır.
İlk izlenimlerin yanıltıcılığı da Aşk ve Gurur romanının önemli derslerinden biridir. Hikaye, bize insanların dış görünüşlerine veya ilk andaki tavırlarına bakarak onlar hakkında kesin yargılara varmanın ne kadar tehlikeli olabileceğini gösterir. Elizabeth’in hem Darcy hem de Wickham hakkındaki ilk izlenimleri tamamen yanlıştır. Darcy’nin o soğuk tavrının altında yatan nedenleri ve Wickham’ın o çekici gülümsemesinin ardındaki sahtekarlığı ancak zamanla öğrenir.
O zorlu finalleri, uykusuz geceleri, tez sunumlarını geride bıraktın ve o an geldi… Kepini havaya…
İş arama sürecinin o stresli koridorlarında kaybolmuş gibi mi hissediyorsunuz? Onlarca, belki yüzlerce yere CV…
Dünya modern klasiklerini sevenler için bugün insan ruhunun usta cerrahı Stefan Zweig'in o keskin neşteriyle…
Elinizde uzun mu uzun kelime listeleri, bir yanda kelimenin kendisi, diğer yanda Türkçe anlamı… Saatlerce…
Sizi rahat koltuğunuzdan kaldırıp, konfor alanınızın dışına iten ve zihninizin en karanlık koridorlarında gezintiye çıkaran…
Gözlerinizi kapatın ve bir anlığına 1920'lerin Amerika'sını hayal edin: Gecenin karanlığını aydınlatan havai fişekler, bahçelerden…